Bugün biraz “kafa yorucu” bir yazı yazmak istedim. Sebebi ise motomot düşünerek yaşadığımız hayata biraz emek vermek; biraz nefes aldığımızı hissetmek. Laf kalabalığı yapmadan yazıma başlıyorum.
Limbik sistem, insanın savunma ve saklanma içgüdülerini; duygusal tepki ve cinsel davranışlarını; korku ve nefret hallerini kontrol eder.
Prefrontal korteks ise kaynaklardan gelen bilgilerin düzenlendiği ve sonrasında ortaya çıkarılacak davranışa karar verilen kısımdır. Sinir sisteminde gerçekleşen aktiviteler ile ilgili her şeyi dikkatlice toplar, bütünleştirir, formülleştirir, uygular, denetler, değişiklikler yapar ve yargılar.
İnsanoğlu medeniyeti prefrontal korteks ile kurmuştur. Ancak kurucular, halkı tarih boyunca limbik sistemlerine hitap ederek kontrol altında tutmuştur.
Prefrontal korteksi gelişmiş bir insanı ister evrimsel ister yaradılışsal olarak ele alalım limbik sistemine esir düşmüş bir insandan her zaman öndedir. Limbik sistemin arzularına ve korkularına yenik düşmez; uzun vadede kazanç getirecek hamleleri görür ve stratejisini adım adım uygular.
Prefrontal korteksin nimetlerinden faydalanmayan kişiler “içgüdüsel” davranarak temel dürtülerinin istikametinde ilerlerler ve o an kârlı görünen işleri onlara uzun vadede zarar getirir.
Hangi dine ya da felsefeye inanırsanız inanın “tepedekilerin” her zaman prefrontal korteks ile hareket ettiğini görürsünüz. Prefrontal korteks bir kumandanın savaş meydanını, bir siyasetçinin ise halkı iyi analiz edebilmesini sağlar. Fakat limbik sistemini kutsayan insanlar ise arzularının esiri olmaktan öteye gidemezler.
Buraya kadar sıkılmadan okuduysanız canı gönülden teşekkür ederim. Lafı fazla dolandırıp aklınızı bulandırma niyetinde değilim. Prefrontal korteks ve limbik sistem, akıl ve nefsin vücut bulmuş halidir. Yüzyıllardır hakkında yazılar yazılan, “kafa yorulan” akıl ve nefis aslında bizler için pek de soyut değil.
Limbik sistem ve prefrontal korteksin toplumdaki yerine göz atalım biraz.
Limbik sistemi sürekli tetiklenen toplum prefrontal korteksinin varlığını zaman içerisinde unutacak ve kendisine gösterilenlerin dışına çıkamayacaktır. İnsanlara balık tutmayı öğretmek yerine düzenli olarak balık verirseniz beslediğiniz kesimi kendinize esir edersiniz. Prefrontal korteksini kullanmayı “akıl eden” bir birey balıkçının hareketlerini takip ederek balık tutmayı gayet öğrenebilir. Bu sayede kendi işini kendi görüp ayakta durmayı başarabilir.
Limbik sistemi etkin kullanılarak kuklalaştırılan bir toplum hayatın korunma, barınma, beslenme ve hazdan ibaret olduğunu düşünür. Haz konusunu biraz açmak istiyorum. Son model arabaya sahip olmanın veya en lüks mekânlarda yemek yiyip sosyal medyada paylaşmanın verdiği statü hazzı da bahsettiğim haz kavramının içerisinde. Günümüz sosyal medyası ile kavgalı olmamın en büyük sebeplerinden biri de insanların limbik sistemleriyle hareket etmesinde aracı olmasıdır. Fakat bunun suçlusu teknoloji değil, bizleriz.
Hedonizmin peşindeki toplumlar ilerleme kaydedemeyeceği gibi prefrontal korteksini kullanan toplumların esiri olur.
Prefrontal korteksi ile hareket eden zümreler, limbik sistemin kölesi insanları etkin olarak kullanıp ondan çıkar sağlamayı başarabilirler ve bu yolla kendi nesillerini refah işinde yaşatıp hayat standartlarını üst seviyede tutabilirler. Yazar sanırım burada coğrafi keşifler ve sömürgecilik kavramlarına gönderme yapıyor.
Moda adı altında insanların birbirlerine kinlerini kustukları yarışmalar, futboldan başka her şeyin konuşulduğu garip programlar, Dallas dizisine nazire yapan evlendirme programları, karşısındakini dinlemekten aciz insanların sürekli bağırdığı tartışma programları, insanları şüpheli yerine koyup paranoyaklaştıran gündüz kuşakları gibi çeşitli televizyon programları ile limbik sistemimiz sürekli uyarılıyor. Asla ama asla kafamızı gömdüğümüz topraktan çıkarıp prefrontal kortekslerimizi kullanmamamızı istiyorlar. Çünkü prefrontal korteksini etkin kullanan bir toplum asla ama asla uyutulamaz ve kontrol edilemez.
Hangi dine ya da felsefeye inanırsanız inanın hepsinde prefrontal korteksi göreceksiniz.
Bu arada, limbik sistem tabii ki de tu kaka bir şey değil. İnsanoğlunun en temel ihtiyaçlarını karşılaması için var olması elzem sinirsel sistemimizdir. Limbik sistemi olmayan hiçbir canlı hayatını idame ettiremez.
Ama nasıl ki oksijenin fazlası kişiyi ölüme götürüyorsa limbik sistemimizin de hayatımız boyunca sürekli uyarılması ve adeta ilahlaştırılması da bizleri amiyane tabirle gayet “mallaştırmaktadır”. Yin ile Yang misali ihtiyaçlarımızın da bir dengesi olmalıdır. Aklın önemini kavrayabilmiş bir toplum olabilmemiz umuduyla. Sevgilerle.