Camda

A lunapark, gördün mü nasıl da rengarenk dönüyor. Kocaman. Annemin beyazdan eşarbı olurdu kafasında, gelincik takmış gibi aldan boncukları dizerdi kenarlarına. Döner dururdu başında. O boncuklar gibi dizilmiş dönüyor insanlar, küçük büyük. Sana da öyle gelmiyor mu Zeki ?

-Zeki camda, ışıklarda dalmış rengarenk sulara, yüzme bilmiyor Zeki, boğuluyor. –

Hı ? Ne dedin anlamadım.

Anam diyorum, gelincik diyorum, çember diyorum, rengarenk insanlar küçük büyük…

Çember ne güzel dönüyor diyorum.

N’olmuş, Ani halaya ? Rüyanda mı gördün yine. Uyu artık, ben de buradayım bak…

Sen camdasın Zeki? Dalıyorsun üstelik, yüzme bilmiyorsun allahtan, suya da böyle dalsan kurtaramam seni.

Her fırsatta ne geçiyorsun dalganı, öğretmediler işte. Korktum hep sudan. Ne bileyim… Sen de bisiklet sürmeyi bilmiyorsun ona bakarsan, niye bilmiyorsun? Niye bilmiyorsun biliyor musun ? Korkmak çocuk işidir. Ben buradayım diyen yoksa korkar çocuk, napsın.

Ani hala diyordun, gelincikler filan. Hakikaten rüya mı gördün ?

Düşünüyordum, Annemin gençliği, benim çocukluğum geldi gözümün önüne. Annemin belki de en huzurlu günleri. –Ona sorarsam senin huzurlu günlerindi diyecek gibi bakıyordu camdan.- Bencilce ağlamış bir çocuğum, sümüklü bakışlarım annemin göğsüne damlamış. Babam daha almamış gönlümü belli. Ayaklarım yere yeni basmış, Kulağımı deldirmişler, uğulduyorum acıdan. Bir elim annemin bacağına sarılı, bir elim kulağımda. Annem gülümsüyordu diğer camda. Sazlıkların önünde, bir eli belinde. İncecik beli gülümsüyor.

Gelincikleri düşündüm sonra işte, yazları açar ya dağ başlarında.  Öyle değildi benim için, annem gülünce gelincikler açardı, ılık bahar rüzgarlarına teslim ederlerdi kadife yapraklarını. Böylece Tanrı tutulmasını yaşardı annemin gülüşünde. Biz neresinde durduk dünyanın o sırada bilmiyorum. Sanırım bir atlı karıncanın, bir dönme dolabın hayalini kuruyorduk, bir gölgeye sığınıp.

Benim dalışıma laf edene bak.

Tamam canım belki seninkinden daha az rüya…Hiç bindin mi şu şeye? Adını bile bilmiyorum.

Nasıl yavaş dönüyor buradan bakınca, yaklaştıkça hızlı dönüyor. Bir kez. Yirmi dört yaşımda binmiştim. Arkadaşım vardı, Aydın’lı zıppır bir delikanlı. Sağ olsun kardeşi bilirdi beni çok zaman oldu bir çocuğu avuttuğu. Neyse işte sayesinde bindim o zaman, kimse binmedi. O gün o çocuk korkmadı biliyor musun Arya? Korkmadım, ölürsem de gülerek ölürdüm hem, kimin eline geçmiş. Oradaydı sanırım. O çembere binerken babam oradaydı sanki. Ben de yanındayım demişti. Dön babam dön demiştim delice dönerken. Babam, dön babam döndü az önce camda. Öldüğü günü hiç anlatmadım dimi sana?

Şimdi gömecekler ya babamı, öncesinde cenaze namazı kılınacak tabi, helallik istenecek. Sizde de öyle adetler var mı bilmiyorum. Bir adam eline para alır tek tek gelenlerin arasında dolaşır. Alacaklı olan adamın avucundaki bozukluklardan alır. Dayım eline parayı almış gelmiş. Kan çanağı gözlerimin önüne dikmiş bozuklukları. Ben ne bileyim aldım tabi, hem de herkesten çok, dayımın avucunda para kalmadı. Cebime dolduramadım düşenler oldu. Çın çın çın para sesleri hocanın sesine karıştı. Ben utandım. Büyüdükçe tekrar tekrar anlattılar, anlatıldıkça çın çın çın sesleri uğuldadı canımda.

Şimdi düşünüyorum da iyi yapmışım da almışım. Ben yanındayım dememişti hiç. Yüz korkma, yürü korkma dememişti . Git, korkma dememişti hiç. Epey alacaklıymışım ben babamdan meğer. Cebime dolduramayışımdan belliydi.

Arya… Arya.

Hı n’oldu ?

Babam diyorum, bozukluklar yerde çın çın çın diyorum.

Hakkınızı helal ediyor musunuz, helal diyorum.

Son Yazılar