Ezidiler üzerine bilimsel değeri olan birçok çalışma yapılmış olmakla birlikte bu çalışmalarda farklı teoriler öne sürülmüştür. Ezidilerin kendileri dışındakilere kendi dinleri hakkında bilgi vermemelerinin dinî gerekçeler nedeniyle yasak olmasından dolayı da haklarında birçok yanlış bilgi yazıldı, yazılmaya devam ediyor.
Daha önceki yazımızda Ezidi isminin menşeine cevap aramaya çalıştık. Bugünkü yazımızda Ezidilerin kökenleri üzerine yoğunlaşacağız.
Mezopotamya Kökeni
Ezidiler, Kuzey Mezopotamya bölgesinde yaşadıklarından dolayı, kökenlerinin eski Mezopotamya uygarlıklarından Sümerler, Akadlar, Babilliler, Asurlular, Sabiiler ve Harran Sabiîleri’ne dayanabileceği düşünülmüştür. Ancak bu ilişki daha çok isim benzerliği ve bazı inanç ve dinî kurallara dayandırılmaktadır. Zira Babillilerin yılbaşı kutlamaları ve Sümerlerin 1 Nisanda kutladıkları ’’Ekito’’ bayramı tarihi ile Ezidilerin yılbaşı saydıkları nisan ayının ilk çarşambası aynı tarihlere rastlamakla birlikte şehir tanrıçaları için tertiplenen bahar şenlikleri ile Ezidilerin ’’Tavaf’’ dedikleri yılbaşından sonra köylerde Ezidi din adamlarının mezarları etrafında düzenlenen şenlikler de birbirine benzerlik gösterir. Dolayısıyla çarşamba günü hem Babilliler hem Ezidiler için kutsal kabul edilir.
İranî Köken
XIX. yy’ın sonlarında ve özellikle XX. yy’ın başlarında Alman düşünürlerin kendi Aryen kökenlerini tekrar keşfetme merakı, Aryen dinleri üzerinde derin bir şekilde çalışma yapmalarını sağladı. Dolayısıyla bu dinleri, semavî Yahudi-Hıristiyan dinlerinden daha çok yüceltmelerine sebep oldu. Kürtlerin Hint Avrupalı milletlerden biri olması ve bu görüşten etkilenen dönemin bazı Kürt aydınları da, buna uygun olarak İslam’ı Arap dini olarak küçümsediler. Bu yüzden Zerdüştiliği Kürtlerin eski dini olarak kabul edip, İslam’ı Kürtlere kılıç olarak savunup Ezidiliği yücelttiler. Yusuf Kaplan’a göre bu görüş, XIX. yy’da Avrupa’da gelişen Aryen milliyetçiliğine paralel bir şekilde ilerleme gösteren ilk dönem Kürt aydınları ve günümüzdeki Ezidi ve Kürt aydınları tarafından savunulmuştur. İlk dönem Kürt aydınları Ezidiliği Zerdüştlüğün bir devamı kabul ettiklerinden Kürtlerin esas dini olarak savunmuşlardır. Ancak XVI. yy’da yaşamış olan Kürt siyasetçi Şeref Han ise Şerefname adlı eserinde Kürtlerin büyük çoğunluğunun Sünnî ve Şafii olduğunu belirtmekle kalmaz Musul ve Şam çevresinde yaşayan Xaldi (Haldi), Besyani, Bohtilerin bir kısmı, Mahmudi, Dınbıli gibi Kürt aşiretlerine değinirken bu aşiretlerin Mervanî yani Şeyh Adiy b. Musafir’e tabi olduklarını ve dolayısıyla Ezidi dinine inandıklarını ve onların inançlarının uydurma olduğunu söyler.
Yoğun bir nüfusa sahip olmayan Ezidilerin ana dili Kürtçe olmakla bilikte din ve inanışları üzerinde, başta İslamiyet olmak üzere Hristiyanlık ve Musevilik gibi semavî dinlerin ve bazı Yakın ve Uzakdoğu dinlerinin de kale alınacak etkilerinin olduğu söylenebilir.
Ezidilerin; Zerdüştlük, Maniheizm ve Mazdekizm ile benzer bazı ortak yanları olabileceği görüşü kabul edildiği gibi mezkur dinlerin devamı olmadığı da iddia edilmektedir. Ezidiliği eski İran dinlerindeki düalist inançlarının sadece bir uzantısı olarak görmek de doğru değildir. Daha doğrusu eksik bir bilgidir; çünkü Zerdüşt’ün kurduğu din, (Parsizm, Mazdeizm) İyilik ve kötülüğün veya bunları simgeleyen Ahura Mazda ile Ahriman’ın devamlı mücadelesine dayanan ve sonunda galip gelecek olan Ahura Mazda’ya, yani ’’İyilik ve Aydınlık’’ yoluna insanları teşvik eden bir dindir. Turgut Akpınar, Max Horten’dan aktararak Ezidiliğe düalist İran dini aşıldığını ve bu dinin Monizm’e varıldığını söyler. Ona göre Ezidilik için kötülük prensibi reddedilmiştir. Kaplan’ın yine aktardığına göre, Dr. Xelil Cındi’nin Ezidi literatüründe Hz.Âdem, Hz. Danyal, Hz. İsa, Hz. Zekeriyya, Hz. Muhammed ile alakalı olarak bilgiler olmasına karşın Zerdüşt, Mani ve Mazdek dinleri ile alakalı hiçbir anlatıya rastlanmadığı, zira bunların Ezidilerce bilinmediği, Ezidilerdeki sıkı evlilik bağlarına karşın Mazdeklerin kadına ve aileye bakış açıları ile Maniheistlerin evliliğe karşı olmaları gibi noktalardan hareketle bu fikir reddedilmektedir.
Ezidiliğin kökeninin Zerdüşt, Maniheizm ve Mazdakizm’e dayanmadığı görüşü de mevcut görüşler arasındadır. Çünkü bu üç dinin kaynağının Mazdayasna’ya dayandığını iddia ederler. Devyasna (Şeytanperest) ile Ezidiler için kullanılan Dasıni ismi arasındaki benzerlikten ötürü bu iki topluluğun Zerdüştiler, Hristiyanlar ve Müslümanlar nezdinde şeytanperest olarak adlandırılmalarına sebep olmuştur. Ayrıca Ezidiliğin eski Aryen dinine dayandığı ve bu dinin Zerdüştlüğü kendi içinde eriterek günümüze kadar geldiği savunulmaktadır. Özellikle Mitraizm’deki boğa kurbanı ayini, günümüzde devam etmekte olan Cemaya Şeyh Adiy bayramındaki ’’Qepax’’ denilen boğa kurbanı ayiniyle bir benzerlik vardır.
Kaplan’a göre bu görüşle alakalı olarak açıklığa kavuşması gereken iki önemli husus vardır:
Birincisi Devyasna ile benzerliği kurulan Dasıni isminin gerek Süryani ve gerekse İslamî kaynaklarda bir din, bir mezhep ya da meşrep için değil, şimdiki Duhok kentinin merkezi ve hemen güneyinden başlayıp doğuda Laleş’e doğru uzanan dağ silsilesini içine alan bölge için ve bu bölgede meskun bir Kürt aşireti için kullanılmasıdır. İkincisi ise bütün Yezidiler için değil sadece bu Yezidi aşireti için bu ismin kullanılmasıdır.
Kılıç’a göre de Ezîdiliğin, tarihi süreç içerisinde eski putperest inanç ve uygulamaların İslam’ın yanı sıra Yahudilik, Hristiyanlık ve Zerdüştlük, gibi dinlerin de birtakım ilkeleri içine alarak, kendisine mahsus dinsel bir statüye dönüşmüştür.
İslamî Köken
Bu görüşü savunanlara göre Ezid ismi Yezid b. Muaviye’ye dayanmaktadır. Buna göre Allah, Müslümanların peygamberi Hz. Muhammed’e baş ağrısı verir. Hz. Muhammed de berberi Muaviye’den başını tıraş etmesini ister. Muaviye ise bu tıraşı yaparken, Hz. Muhammed’in başını kanatır; fakat başından akan kanın yere akmaması için diliyle yalamaya başlar. Hz. Muhammed, neden bunu yaptığını sorar. Muaviye hemen cevap verir: ’’Kanınız yere damlamasın diye dilimle yaladım.’’ Hz. Muhammed ona, çok büyük bir hata yaptığını, çünkü sen böyle yaparak soyundan ümmetimle mücadele edecek, ona zarar verecek bir toplumun meydana gelmesine sebep olacaksın, der. Muaviye de şu cevabı verir: ’’Madem böyle bir şeye sebep olacak bu hatam, ben de hiç evlenmem.’’ Ancak bir süre sonra Allah, Muaviye’ye bir akrep göndererek onu ısırmasını sağlar. Muaviye bundan sonra amansız bir hastalığa yakalanır. Doktorlar, Muaviye’nin bu hastalıktan ancak evlenerek kurtulabileceğini, aksi takdirde öleceğini belirtirler. Hz. Ömer’in seksen yaşındaki kız kardeşi Mahura’yla evlendirilir. Fakat evlendikten bir gün sonra Mahura, yirmi beş yaşında genç bir kadına dönüşmenin yanında hamile kalır ve Allah’ın nurundan Yezid’i dünyaya getirir.
Fakat bu hadisede önemli bir eksiklik göze çarpmaktadır. Zaten tarihi açıdan da tutarsızdır; çünkü Muaviye, Hz. Ömer’in kız kardeşiyle evlenmemiştir, oğlu Yezid de Hz.Muhammed döneminde doğmamıştır ve anlatıldığı gibi Hz. Ömer’in Mahura adlı bir kız kardeşi de bulunmamaktadır. Hikâyede bahsedilen kişinin Kilab kabilesinden Meysun adında bir kadındır. Kaplan’ın Xelil Cındi Reşo’dan aktardığına göre, Ezidilerin dinî metinlerinde bazen Tanrı ve bazen de ilahî sır ya da Tanrı’nın nüfuz ettiği varlık olarak tasavvur edilen Ezi ve Ezid’den kastedilen bizzat Yezid b. Muaviye’dir.
Hançerlioğlu ise, Ezidilik dinini Hariciliğin İbadiyye mezhebinden türediğini belirtmektedir. Bu mezhep Basralı Yezid b. ebi Eniset-ül Harici tarafından kurulmuştur. Şeytana tapmakla itham edilen Ezidiler, gerçekte vahdet-i vücut inancına sahip olan bütün tasavvuf tarikatları gibi şeytanı tanrı saymaktadırlar. Melek Tavus ya da Melek-i Tavus adını verdikleri şeytan, onlara göre tanrının kızgınlık olarak yeryüzündeki temsilidir.
Ezidiler üzerinde çalışmalar yapan bazı araştırmacılar ise Ezidiliğin temelini, Şeyh Adi b. Musafir’in Adeviyye tarikatının teşkil ettiğini ve Ezidilerin bunların bir devamı olduğunu kabul etmektedir. Nitekim Şeyh Adiy’nin ve haleflerinin döneminde yine o bölgede yaşamış İbn’ul Esir el-Cezeri, İbn’ul Mustevfi el- Erbili gibi İslam tarihçileri ve âlimlerinin birçoğu Şeyh Adiy b. Musafir’den büyük bir mutasavvuf ve mütedeyyin bir zahid olarak bahsetmişlerdir. Onun halifelerini de İslamî ilkelere bağlı insanlar olarak tanıtmışlardır. Ezidilerin Adeviyye ismiyle anılması olayını ise ilk defa Mısırlı tarihçi Ahmet Teymûr Paşa ortaya çıkarmıştır.
Fakat Şeyh Adiy b. Musafir öldükten sonra tarikat iki gruba ayrıldı. Bunlardan biri İslam prensiplerine bağlı kalarak yoluna devam etti, diğeri de birtakım Heteredoksluklar ihtiva etti. Bu yüzden İslam’a bağlı kalan ekol azınlıkta kaldığı için bir süre sonra İslam düşüncesi içinde eriyip gitti. Birbirine karşıt olan bu iki ekol arasındaki mücadele yaklaşık yüzyıl kadar sürdü. Bu mücadele, Hakkari’de Heterodoks tarafının galibiyetiyle ve Ezidiliğin ortaya çıkmasıyla sona ermiştir.
Her ne kadar bazı araştırmacılar bu görüşün arkasında dursa da günümüzdeki Ezidi aydınlar bu görüşü reddetmektedir. Bunların bir kısmı Ezidiliğin Mezopotamya kökenli olması üzerine ağırlıklı dururken diğer bir kısmı Aryen kökenli olduğunu savunur. Özellikle İslamî kökenini görmek istememektedirler. Bu yüzden Ezidilikte büyük bir öneme sahip olan Yezid, Şeyh Adiy ve Melek Tavus’un kökenlerini İslam öncesi Kürt tarihi içerisinde aramaktadırlar. Ayrıca Ezidilik literatürü, akideleri, çeşitli ibadetleri, inançları araştırıldığında İslamî kökenini ortaya çıkaracak birçok malzeme bulunmaktadır.
Son olarak bazı araştırmacılar, ilk Ezidilerin Sincar Dağında yaşayan, Eutyches müridi Yakubi Hıristiyanlar olduğunu ve Musul paşasına bağlı olduğunu ileri sürerler.
***
Yaşar KAPLAN, Günümüz Yezidiliği, Nübahar Yayınları, İstanbul 2013.
Şeref HAN, Şerefname, çev: Mehmet Emin Bozarslan, Ant Yayınları, İstanbul 1971, s.21, V.F.MİNORSKY, Kürtler, Koral Yayınları, İstanbul 1992.
Şakire ÇELİK, Yezidilerin Yaşam Pratikleri ve Kimlik Algısı, Mukaddime, S.4, 2011.
Davut HUT, Osmanlı İdaresi ve Yezidileri, http://www.ordaf.org/osmanli-idaresi-ve-yezidiler/, E.T: Şinasi GÜNDÜZ, Yaşayan Dünya Dinler, Diyanet İşleri Başkanlığı, Ankara 2010.
monos=bir), düalizmin tek bir töz kabul eden eleştiricilerine verilen addır. Çetin VAYSAL, C.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi, Aralık 2003 C. 27 No. 2.
Turgut AKPINAR, Yezidilik ve İlgi Çekici İnançları, Adetleri Tarih ve Toplum, İstanbul 1995
Sami KILIÇ, Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 6/3 Summer 2011
Yaşar KAPLAN, http://www.academia.edu/4941499/YEZIDILIK_VE_YEZIDILER.
Tanıl YAŞAR, Çemberin İçindeki İnanış-Yezidilik, Nokta Yayınları, İstanbul 2008, s.25-26, TURAN, Ahmet, Yezidiliğin Aslı, Kurucusu ve Tarihçesi, Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Samsun
Orhan HANÇERLİOĞLU, Dünya İnançları Sözlüğü, Remzi kitapevi, İstanbul 1993
R.P. Giuseeppe CAMPANİLE, Kürdistan Tarihi, çev: Heval Bucak, İstanbul 2013