“Sofrada tuzumuz bulunsun” dediler

Şimdi kendimi dinler bir vaziyette düşünüyorum da, aslında Türkiye’de gazetecilerin ve yazarların işi ne güzel öyle değil mi? Hikayeler o kadar çok ki. Her gün bir sorun, bir olay falan. Yani haliyle yazacak şey de çok. Öbür türlüsünü  düşünsenize; kim, ne yazacaktı? Sağ olsunlar sporda da çok malzeme var. Hele ki sorunları gözlemleyen biriyseniz.

Olayları eleştirel bakış açısıyla değerlendirip yanlışlardan ders çıkarmayı seven birisiyimdir. Ancak övünmek gibi olmasın da, toplumumuzda bu durumu pek göremiyorum. Hatta taraftarı olduğum Galatasaray yönetiminde ve sporcularında görmeyi bırakın düşünemiyorum bile. Yanlış transfer politikaları, havaya savrulan paralar, başarısızlıklardan ders çıkarmamalar ve insanları sadece para kaynağı olarak görmek bir tek benim gözlemlediğim şeyler değildir takdir edersiniz ki. İşte en önemlisi siz insanlara bu gözle bakarsanız, hakemler en ufak müdahalede faul diye düdük çalarsa, yöneticileriniz takımın eksiklerini tamamlamaktan acizse -gibi gibi- tribünleriniz de boş olur, spor -bilhassa futbol- kültürünüzde olmaz. Ondan sonra ağlarsınız dünya arenasında.

Daha geçen hafta kupadan elenmişsin, bu hafta rakiplerinin hepsi puan kaybetmiş, maçını iddialı rakiplerinden sonra oynuyorsun. Yani el insaf; nedir bu ruhsuzluk, nedir bu beceriksizlik ve dahası nedir bu tembellik? Daha neyi beklersin? Kaç fırsat gelecek ayağına? Koca takımı hep aynı kişiler mi kurtaracak? Bu futbol takım oyunu değil mi kardeşim? Nispeten yıldız oyuncuların oynamıyor diye hep mi kaybedeceksin? Sen o zaman daha takım olamamışsın. En önemlisi de diğer oyuncuların hiç değilse günü bile kurtaramıyorsa bu adamlara ne diye para veriyorsun? Anlamak zor.

Hakemler, hakemler, hakemler… Suçu birisinin üstüne atıp kenara çekilmek ne güzel değil mi? Bu her alanda böyle. Bir işi beceremedin mi hemen başka faktörleri suçlamak. Ben de diyorum ki senin bunu yapman için en azından emek vermen gerekir. Emek olmadan yemek olmaz. Tamam rakiplerine ayıp olmasın (!) diye kaybediyorsunuz da bari biraz çabalayaydınız iyiydi.

Sıkı takipçiler bilir, Galatasaray futbol takımının yıllardan beri duran top ve yüksek top zafiyeti vardır. Bu her sene böyledir. Ben çocuktum böyleydi, genç oldum böyle, yaşlanınca da böyle olacak galiba. Hayır anlamadığım şey para yok deniyor, paralar savruluyor. Bu paralar kimlerin cebine gidiyor? Yöneticilerin parmağı mı var? Kulübü mü kazıklıyorlar? Bilemiyorum artık da çok mu zor yani adam akıllı transfer yapmak? Peki ya aldığın adamların hep sakatlanması? Bunlar kabul edilir şeyler değil açıkçası.

Bu haftaki rakip Kayserispor, Sergen Yalçın ile beraber çıkışta bir takım. Fenerbahçe’nin başına gelenleri herkes gördü. Peki sen neden önlem almazsın? Dahası hafife alırsın? Rakibin iyi oynadı tamam kabul de sen hiçbir varlık gösteremedin. Yalandan son dakikalarda yüklendin, kendini avuttun. Top sendeyken sana alan bırakmadılar. O çok övündüğün paslaşmalı oyununu bile yapamadın. Peki top rakibindeyken ne yaptın? Orta sahan bomboş, defansın darmaduman, forvetlerin bitik, teknik direktörün oyunu okumaktan aciz. Bu sezon takımın en iyi ismi Yasin, Selçuk ve Sneijder’in sakatlığı nedeniyle olmadığı maçta nasıl oyundan çıkar? Yeni transferin Rodrigues ile Bruma nasıl bu kadar uyumsuz olur? Madem büyük takımsın, bir maçta bu kadar pas hatası yapılır mı? Kendi sahanda oynadığın böyle kritik bir maçta ilk yarıda nasıl olurda tek isabetli şut çekip de bir tane bile isabetli orta yapamazsın? Korneri orta açmayı bilmeyen Sabri, frikiği şut çekmeyi bilmeyen Tolga mı kullanır? En önemlisi de aynı golden 2 tane nasıl yersin?

İşin özü bugün daha iyi anlıyorum ki, duran top kullanmak sanatmış. Selçuk ve Sneijder gibi 2 ustanın önemi şimdi çıktı ortaya. Velhasıl herkes işini düzgün yapsa zaten sorun olmaz. Bu kadar sıkıcı futbolun da, böyle kötü oyunun da, böyle vasat takımın da, böyle acemi teknik direktörün de tek sorumlusu var: “Yönetim”. O yüzden bugün daha yüksek sesle istifa etmeyeceklerini bilsem de “YÖNETİM İSTİFA!” diyorum. Neymiş mali kriterleri düzelteceklermiş. Serdar Aziz ve Ahmet Çalık’a dünyaların parasını verip hem oynatamayıp hem de aynı golden 2 tane yemek mi ekonomik başarı? Güldürmeyin Allah(c.c.) aşkına. Böyle yöneticilerle ne köy olur ne kasaba.   Bir de şunları da belirteyim de aklımda kalmasın; Kayserisporlu Deniz’in kaleciyle karşı karşıya kaldığı pozisyonda elle kontrol yok, Galatasaraylı Sinan penaltı beklediği pozisyonda kendisini yere atıyor, son dakikada Eren’in rakibine karşı elini kullandığı pozisyonda faul kararı doğru.

Fotoğraf Kaynağı: http://www.sabah.com.tr/spor/futbol/2017/02/13/galatasaray-kayserispor-canli#

Son Yazılar

...ama yine de...