Evet ”Kadınların gücü adına” diye ironik bir başlık seçtim farkındaysanız. Umarım bu içeriğe bu başlıkla daha çok dikkat çekmeyi başarmışımdır.
Er kişi olmam sıfatımla kadınların adına bir şeyleri yine kaleme aldım aflarına sığınarak. Başkasının adına konuşmak kolaydır belki ama bununla ilgili olarak kadınlarımızın bu durumunu anlatmaya çalıştım,kalemim yettiğince.
En sık kullandığımız kelamlardan biridir aslında ”Sen güçlü bir kadınsın” demek. Ama öylesin, gerçekten de durum bu.
Siz daha çocukken ya da genç kızken ‘’Benim kızım on erkeğe bedel, benim kızımı ordunun içine bıraksam gözüm arkada kalmaz, erkek gibi kızdır, aslan kızım benim’’ ve daha nice benzerlerini duymadınız mı ailelerinizden? Tabii ki hepiniz olmasa da bir çoğunuz duydunuz. Ve böyle bir durumdan çıkarak kadınlığa adım attınız belki de bir çoğunuz. Ne yazık ki hayatınızın ilerleyen dönemlerinde yani kadınlığınızın artık dayanılmaz varoluşuyla birlikte bu kez çok farklı olmasa da yine ‘’Güçlü kadını’’ oynamak zorunda bırakılacağınız belki de aklınıza gelmemişti. Ve asıl yorgunluk, bezginlik ve hayata karşı soğuk duruş da sanırım tam da bu noktada başlıyordu.
İster evli olsun isterse olmasın, bazı kadınlarımız ne kadar güçlü olduklarının ya da ne denli güçlü görünmek zorunda bırakıldıklarının acısını yaşayacaklardı zaman içinde. Ağlamak insani bir gereksinimdir ama söz konusu kadınlar olunca ‘’Sulu göz ya da ağlak’’ yaftalamalarının muhatabı oluyorlardı. Bu noktada cinsiyet kavramı insan olmak kavramının önüne alınıyordu. Kadın neden güçlü görünmek zorundaydı? Her şeyden önce kendini başka kadın ve erkeklerden korumak adına mıydı bu? Evli olan ve eşleri tarafından sevgi ve saygı gören hiçbir kadın böyle bir durumda olmazdı çünkü o evlilik her iki taraf için de önce insan sonra cinsiyet olarak yaşanabiliyordu. Ancak bu çiftlerin sayısı gün geçtikçe azalmaya yüz tuttu.
Kadın evli dahi olsa kendisine yaklaşmak isteyen başka er kişilere ya da onun başka seçimler yapmasını sağlamak isteyen kadın arkadaşlarına karşı da kendini korumak ve kollamak adına her şey yolundaymış gibi davranarak evliliğiyle ilgili ailesine ve yakın çevresine açık vermemek adına güçlü görünmenin altında ezildi. Çocukların ebeveynleriyle ilgili sorularını yanıtlarken de aynı ezikliği yaşadı güçlü görünmenin dayanılmaz hafifliği altında. Sadece bu kadar mıydı kadının güçlü görünmek zorunda kaldığı durumlar?
Hele bir de boşanmış ya da ayrı yaşayan bir kadın olma durumu? Boşanmış kadın sadece erkeklere karşı mı güçlü görünmek zorundaydı? Ya o ana kadar her daim görüştükleri evli arkadaşlarının eşleri, o artık ‘’Dul bir kadın’’ olduğu için önce onlar tavırlarını değiştirmemişler miydi? Ya aile? ‘’Kızım artık dul bir kadınsın ve ne olur hareketlerine daha dikkat et’’ diyerek kadına yine güçlü görünmek zorunda olduğunu anımsatmışlar mıydı? Sadece bunlar mıydı kadını güçlü görünmek zorunda bırakan? Ya iş arkadaşları, çocukları, komşuları ya da aile dostları? Boşanmış bir kadının betimlemesiydi bu anlattıklarım.
Ve evli olduğu halde güçlü görünmek zorunda bırakılan kadınlar? Eşinin erkek ve koca olarak üstüne düşeni yapmakta aciz kalmasının acısını çeken kadınlar? Çocuklarını, eşini ve kendisini çevresinde küçük düşürmemek adına eşinin yapmakta yetersiz kaldıklarını yapmak zorunda bırakılan ve güçlü görünmekten taviz vermemek zorunda olan kadınlar? Erkek boşandığında ‘’Hemen sana bir kadın bulalım oğlum’’ diyen ailelerin kızları boşandığında ‘’Aman kızım’’ demelerinin kadına yaşattığı bastırılmışlığın bedelini kim açıklayacak sizce? Ve bu betimlediğim durumlar farkındaysanız gözle görülür ve elle tutulacak oluşumlardı.
Ya işin ruhsal boyutu? Gün boyunca yaşam telaşıyla bir koşturmanın içinde olan kadın akşamı bekler. Dinlenmek, huzur bulmak, sevdikleriyle paylaşmak ister günün yorgunluğunu. Ya tüm bunların özlemiyle geride bıraktığı yoğun günün stresini evinde yani yuvasında da atamıyorsa? Ve yine en iyi arkadaşı ve dostu onun yastığı oluyorsa? Gün içinde kadınlar görürüz bazen yürürken yeri titreten, ben geliyorum diyen, bakarken bile içimizi geçirten. Oysa bilmediğimiz, bizi yürürken ya da çalışırken öyle ağzımızı açık bırakan kadınların çoğunun aslında bunu güçlü görünmek ve taviz vermemek adına yapıyor olduklarıdır. Siz hiçbir kadını yastığından sordunuz mu? Yatağa girdiğinde hafif ama gecenin ilerleyen saatlerinde ağırlaşan, hüzün kokan, göz yaşlarıyla renkleri beslenen yastıklarını bilir misiniz bu kadınların?
Ya da ‘’Allah’ım ne zaman beni anlayacak biri çıkacak karşıma’’ veya her şeye rağmen muhteşem iç giyimler ve kıyafetler alırken ‘’ Acaba bunları bir gün kendisi için giyeceğim bir yiğit olacak mı?’’ diye için için ağladığını bilir misiniz? Sabah kalktığında gece tüm bu hayallerini bir kenara bırakıp kendini ya da çocuklarını namerde muhtaç etmemek adına daha fazla nasıl çalışır ve kazanırım diye düşünüp fikirler yaratmaya çalıştığını? Farklı gözle görülmemesi için takındığı bu güçlü tavrın altında ezilen ve tükenen kadınları bilir misiniz? Kolay mı sizce güçlü görünmek adına böyle davranmak? Ya da eşinin acziyetini kapatmak adına dişiliğinin kullanılabilme isteğine karşı her zamankinden daha sert ve daha tavizsiz görünmek? Bu kadınlar bizler, aileleri, yakın çevreleri, iş çevreleri tarafından yalnızlaştırılmış kadınlardır.
Kadını yanında erkeği varken güçlü durmak zorunda bırakmayan tüm er kişilere ve gücünü öncelikle kendi ruhundan alan tüm kadınlarımıza selam olsun!
Güçlü görünmek zorunda kalan kadınlar en yorgun kadınlardır. Görünüşleri ne denli sert olursa olsun, onları en iyi yastıkları bilir. Çünkü artık ruhlar yorgun ve yastıklar en iyi dostlarıdır bu kadınların.
Sevgim ve saygımla…
Fotoğraf kaynak : https://unsplash.com/collections/158521/women?photo=99C5lrAyxpQ