Gecenin Delikleri

O gün herkesin gözü yüzümde, gözlerimdeydi. İyi şeylerin ümidinin ateşi henüz sönmüştü. Bense yeni çıkmıştım yatağımdan. Annem yorganın  bedenime saldığı tatlı ısının ansızın bedenimi terk  edip hasta etmemesi için  montumu  son düğmesine kadar iliklemiş, şalını boynuma dolamıştı. Yutkunamadan enkaz dolu caddelerde bir başıma yürüdüm. Yorganı henüz atmıştım üzerimden. Uzun zaman uğramadığımı fark ettiğim sokağa saptım. Sokağın başındaki erik satan ihtiyar gitmişti. Bu yüzden yanlış sokağa saptığımı sandım. Yaz aylarıydı o zamanlar. Ben sokağın adını hiç bilmedim. İhtiyarın tablasını gördüğüm zaman saptım hep sokağın solundan. Üşemeseydim eğer erik mevsiminin geçtiğini anlamayacaktım. O an ben bir erik dalı olsaydım her mevsim çiçeklerim açardı diye düşünüp gülümsedim. Düşünmeye devam ederken sokağın sonuna vardım. Bizim ihtiyarı orada kestane ocağının üzerinde, buğulu gözlüklerini silerken gördüm. Ayaktaydı, taburesine oturdum. Küçük battaniyesini dizlerime örttüm. Battaniyenin kiri dizlerimden soğuktu. Ellerimi üzerinde gezdirdim, narin, düzeltircesine. Gülümsedi, dudağının kenarında tuttuğu sigarayla. Erik mevsiminden kestane mevsimine kadar sokağın başından sonuna kadar mı yol almıştı yani ?  Niye böyle düşünerek canımı sıkmıştım ki.

Sigara dudağından düşmeden battaniyeyi tabureye bırakıp gittim.

Onu, kestane arabasının cılız ampulüne asıp gittim.

Ben düşündüm, böylece uzadı yollarım, kollarım budaklandı.

Bir cücenin donmuş gözbebeklerini gördüm onları büyüttüm gözlerimde. Cüceler ki çoktan yenilmiş sinmişti bir yerlerinde pas küf kokusunu kokluyordu. Bu yüzden hiçbir yenilgimizin tadı diğerine benzemedi. Hiçbir pes edişimiz, her seferinde sonuna kadar mücadele edilmiş gibi yaşandı.

Hiç kimsesiz herkesin gözleri bir yanımı yokluyordu. Caddeleri öyle geçtim.

Sonra cüceler devleşti gözlerimde, büyüdü dünya bir balon gibi şişti. Bir anne daha ağlasa bir çocuğun elinde kalacaktı dünya. Ki dünya bir kadının örgüsünün ucunda idam edilmişti çoktan. Sonrasında bu cinayete intihar süsü verip kestirip atılmıştı örgü. Geceydi bu intihara tanıklık eden. Sokakların tavanlarına asılı insan gölgeleri görmüştü. Delinmişti gözleri, gecede büyüdükçe büyümüşlerdi. Dünya öldüğünden çok kadın örgülerinin delik gözlerden geçip gidebilmesinden korkmuştu. Ölmenin asıl biçimine tanık olarak intihar etmişti dünya.

Aynalar devliğini yitirmişti. İnsan gözleri büyütüyordu yaşayanları, geceye asılı uzayan bedenlerini unutarak. Aldanmanın günah keçisi aldatılmalarını tanrı sayıp taparken buldular kendilerini. İnsanın kendine kanması bile mümkün değilken kandırılmış olmanın aciz hüznü taşındı baş üstündeki bulutlarda.

Sonra ben devam ettim, düşündüm.

Düşündüm.

Düşündüm.

Biraz daha düşününce yutkunamayışımın annemin şalını boynuma sıkı sıkıya dolamasından olmadığını anladım.. Sokağın biten başına varmak üzereydim, ihtiyar küskün. Kestane arabasının közlerini savuruyor gecenin deliklerine. Battaniye yerde. Aldım katladım, bir avuç. Erik mevsiminin başladığı yere sokağın sonuna vardım. Arkamı döndüm. Sokak kayboldu.

Avucumda battaniye, yüzüm soluk.

Annem: Nerede kaldın ? Daha yeni iyileştin, ceset gibi soğumuşsun.

Son Yazılar