Şehirde necis kan locaları
sağ elim kenar mahallesinde yanık cesetlerin
güneyde akdeniz esmerliğinde bir kedi
bana koşuyor ve şahit
kavruk tenlere çarparak kişneyen bedenim
sıcaktan hapşırıyor
suratımda bağdaş kuran o müzmin çirkinlik
ha bire kükreyerek suratımı emiyor
oysa iç içe azalan tıngırtılar
arasında masum bir şeydim
kafamda yerel küfürleri dolaşıyor babamın
tırnaklarımda buruşuk yaralar
ithal makasların tedirginliğiyle
şehla bir kedi sırnaşıyor ayaklarıma
ama sebepsiz değil hiçbir kadının kaçışı
damlarda güneşten başka kavrulan yok
sakinlik hücuma meylediyor miskin adamların genzinde
ağlamayı koparmalıyım
annemin gözlerinden
derhal
kulağımda uzağa alışık bekleyişler
o vakitler muhakkak
yasak bir doğum ertelenmiştir öte yakasında şehrin
hayret etmek denir buna
sınırda bırakılmış çaputlar tellerde asılı
pimleri kamulaştırılan bom babalar
bacak aramızda
kabuslarım var şimdi
taranarak deşilen rüyâlarımın çatlak kabuğunda
gece küvette
kürklü cüssesiyle uslu bir kedi gibi
hüngür şakır böğürüyor
kan zamana bulaşmak için tetikte
öptüğüm kangren dudak cebimde
tanrı’yı gösterme günahlarıma
kediyi bul
topraksa külliyen toprak
şehvetin haysiyeti hanidir
mendil altında duvaklar
avluda kaçak kediler
vakit geçti
külden yeniden doğmakmış marifet
ağzımı oraya çeviriyorum
işine çomak sokarak şeytanın