27 yaşındaki Çiçero ‘nun bir hukukçu olarak önünün açıldığı ve ününün iyice yayıldığı, sextus rochios ‘un savunmasını üstlendiği davanın anahtar sorusudur cui bono?
“Kimin yararına, bundan kim faydalanıyor” anlamında Latince bir deyiş olup, cinayet romanlarında, hikâyelerinde suçu aydınlatmaya, katili bulmaya çalışan dedektiflerin mottosudur.
Her gün binlerce insanın ölümünün sorumlusunu bulmak için çiçero gibi karmaşık bir örgüyü çözmemize gerek yok, sadece onun sorusunu sorsak yeter.
“Kimin yararına, bundan kim faydalanıyor.
Daha açık soralım virüsün yayılması, Amerika’yı, Avrupa’yı, Türkiye’yi kasıp kavurması kimin yararına?
Bundan kim kazançlı çıkıyor?
Her gün binlerce ölümün gerçekleştiği, üretimin tamamen durma noktasına geldiği, insanların evinden bile çıkamadığı ve bu oranda dışa bağımlılığı artan Avrupa ve Amerika mı faydalı çıkıyor bu işten?
Yoksa her gün milyonlarca maske, tanıma kiti, sağlık ekipmanı satan Çin mi?
Ya da Avrupa birliğinin çözülmesini hızlandıran, birliğin en önemli silahlı gücü olan İtalya’yı birlikten koparan perde önünde Rusya, perde arkasında Çin mi?
‘’Global dünya’’ kavramı 21. asrımıza yön veren olguların en başında geldi. Fransız ihtilaliyle başlayan ulusal devlet olgusu, soğuk savaş ve onu takip eden dönemde oluşturulan iki kutuplu dünya düzenine yenik düşmüştü.
Başını Osmanlı devleti ve Avusturya’nın çektiği çok uluslu devletler parçalandı ve içerisinde birçok devlet ve devletçikler çıktı. Aslında ulusal devlet düzeninin uzun bir süre devam etmesi ön görülebilirdi fakat başta sanayii devrimi, 2. Dünya savaşı ve soğuk savaş gibi olaylar, ülkeleri iki kutuplu dünya da kendine yakın tarafı seçmeye zorladı.
Bu taraflar çoğunlukla ekonomik çıkar ve gelişmelere göre seçildiğinden ülkeler arasında bir kader birliği anlayışı hiç olmadı. 20. Yy. sonlarına kadar dünyanın ekseni batıda iken 21. Yy başları itibariyle dünyanın ekseni doğuya doğru kaymaya başladı.
Fakat bilinenin aksine bu eksen Rusya’nın ağır basmasıyla değil, Çin’in gösterdiği gelişim ve sıçramayla oldu.
Bugün perde arkasından oluşturduğu düzenle, dünyanın ekseni Çin’in himayesine çoktan girdi. Virüs olayları ise, daha yavaş olması beklenen eksen kaymasını hızlandırdı.
Amerika Asya’da ki rakibini gümrük vergisi uygulayarak dizginlemeye çalıştı fakat bunun kendilerine yansıması çok ağır oldu.
Öyle ki kendisine en büyük tehdit olarak gördüğü Çin’den uçaklar dolusu sağlık malzemesi aldı üstelik hepsi peşin parayla.
Bugün dünya bir virüs neticesinde henüz etkilerini tam olarak göremediğimiz, ulusal devletler dönemine tekrar döndü.
Bir nevi dondurulan ulusal devlet kadavrası, yeniden canlandı. Aslında bu canlanma yeni değil. Başta Avrupa olmak üzere milliyetçilik ve ırkçılık fikirleri dünya da bazı dönemler zayıflasa da hiç yok olmadı.
Son dönem seçimlerinde İtalya’da aşırı sağcıların iktidara gelmesi, Almanya ‘da aşırı sağcıların belediyeler kazanması, Avusturya’da aşırı sağcıların iktidara gelmesi ulusal devlet fikirlerinin zirve yaptığı noktalar oldu.
Devletlerin oluşturduğu birliklerin temelinde kolektif fayda varken, ulusal devlet fikirlerinin temelinde kendi milletinin faydası daha ön plandadır. Bütün dünya da yayılan virüs de gösterdi ki ne Avrupa birliğinde ne de NATO da kimse kendinden daha fazla diğerini düşünmüyor.
Buda yıllardır komünizm tehdidiyle bir kaba sığdırılmaya çalışılan Avrupa’nın kabuk değiştirmesine, parçalanmasına sebep olacak. Hastalığında, sağlığında, gücünde, parçalanmanın da kilidi uzak doğuda çözülecek.
Belki henüz değil ama ilerleyen süreç içerisin de muhakkak çözülecek.
Çözümden önce Avrupa’nın iyice kopması, kırılmaların derinleşmesi ve Amerika’nın iyice yola gelmesi gerekiyor.
Şimdi gelelim en başta ki soruya cui bono? Katil kim ?
“Kimin yararına, bundan kim faydalanıyor?
Bütün bu denklem içerisinde en çok faydayı kim sağlıyor.
Herkes kendi cevabını içinden sessizce tekrarlasın.
Unutmayın sessizce…
Katilin adını kim yüksek sesle haykırırsa bir sonraki hedef kendisi olacaktır.