An Gelir*

Bugün salı. Burada olmamızın sebebi açık. Geldin ve konuşacağız. Önce dinlemelisin beni. Siyah takımlı iki adam, zorla arabaya bindirmeye çalışıyordu kadını. Kadın. Bakımlıydı. Güzeldi ve ağlıyordu. Açtım pencereyi, bağırdım. Ağzıma ne geldiyse işte. Ama kimsenin taktığı yoktu beni.

Pencereyi kapattım. Tam o sırada gözlüklü bir velet ’’O’nlar pezevenk.’’ deyince tekrar açtım pencereyi. Aceleci adımlarla olay mahâline koştu tekrar çocuk. Nasıl yani? Beklemeye koyuldum. Kadın bağırıyordu durmadan. Bekliyordum. Bağırıyordu. Bekliyordum.

‘’Sen de diğerleri gibi sustun demek. Hem bunları neden anlatıyorsun bana?

”Niye çağırdın beni anlamıyorum?’’

‘’Sadece konuşmak istedim.’’

‘’ Hepsi bu kadar mı?’’

‘’ Durumun ciddiyetini kavramaya çalış. Yalnızca dinle’’

‘’Devam et. Sonra?’’

‘’Kim bilir hangi adamın kuyruğuna bastı. ’’diyen köşe başındaki adamların o buruşuk laflarıydı kışkırtan beni Cırtlak sesleriyle ‘’Her şey müstahak bu orospuya’’diyen bazı kadınlar… Olacak şey mi? Neymiş, bir kadının halinden ancak bir kadın anlarmış. Hem bir kadın neden durduk yere orospuluk yapar? Belki de yapar bilemem. Bilemiyorum. ‘’Anlatmak istediğim tabii ki bunlar değil. Neyse işte. Daha önce de bahsettiğim mahallenin delikanlısı Paçoz da böyle bir kadınla evlendi.’’

‘’Bir orospuyla yani?’’

Nasıl baktığınla alakalı tabi. Bütün mahalleli karşı çıktı ilk başlarda bu ilişkiye. Bir süre sonra bu durumu kabullenmek zorunda kaldılar, her şeyde olduğu gibi. Uzatmayalım. Olaylar böyle cereyan ederken. Istanbul’dan ayrıldım. Birkaç gün sonra döndüm işte. Bıraktığın gibi kalmıyor hiçbir şey malum. Paçoz’a tekmeyi koymuş karısı. Söylentilere göre kötü işlere da bulaşmış. Herkesin bildiği o kötü şeyler işte. Eski çöplüğüne dönmüş anlayacağın. Hayata bak, yeşilçam filmi gibi. Uzun bir zaman ses çıkmadı kendisinden.Geçenlerde mahalleye geri döndü. Davul zurnayla karşılamışlar. Racon bunu gerektiriyormuş anlayacağın.’’

‘’Gerçekten merak ediyorum sonu nereye varacak bu konuşmanın?’’

Delikanlı sonuçta. Kadını unutmak için hemen bir başka manitanın koynuna atlamış. Dikkat et manita diyorum-artık yeni jargon bu- Tesadüf bu ya. Geçenlerde Ömer Hayyam’dan İstiklal’e çıkarken ikisini beraberken yakaladım. Takibe koyuldum hemen. Ne oldu dersin o anda. Şehmus ile karşılaştım. Şehmus kim deme uzun hikaye. Neyse, sülük gibi yapıştı ille de konuşacağız dedi. Ayak üstü bir iki laf ettikten sonra bir bahaneyle uçtum oradan. Tabi onları da kaybetmiş oldum. Semt minibüslerinin son durağı belliydi. Durağının oradaki ocakta bir masaya bıraktım kendimi

‘’Kahveye…’’

Evet, akşam olmadan döndüler. Ne oldu bilmiyorum ama ağız dalaşına girdiler birden. Kadın bağırmaya başladı. Herkes bakıyordu. Paçoz ne yapacaktı bu durum karşısında. Mahallenin abisi nihayetinde. Kadın bağırmakla kalsa iyiydi. Ağzına ne geliyorsa…

‘’Bitti mi’’

Dur biraz sabret. Bitti, bitecek. Ben yoktum ya, neler yaşanmış neler. Azerabi’yi tanıyorsun ve kendisinden on beş yaş küçük sevgilisini de duymuşsundur.’’

‘’Duymadım desem anlatmayacak mısın sanki?’’

‘’İki gün önce arka sokaktaki Bakkal Perhan’a gitmek için dışarı çıktım. Bir iki yumurta ve bir somun ekmek alacaktım. Perhan, çayım taze, bir bardak iç öyle gidersin’’ deyince, olur diyerek oturdum. Biraz lafladıktan sonra bu içi bıraktı masaya. Bakkalın gelir giderleri, eskisi gibi müşterinin gelmediğini, ay sonunu zor çıkarttığını falan filan işte. Tabii kadın da haklı. Ne de olsa iki çocuk okutuyor. Koca da sarhoşun biri, eve geldiği yok. Az şey mi. Neyse o esnada bahsettiğim Azerabi ve manitası girdi içeriye. Toparlandık. Mahallenin  en paralı suratını taşıyor üstünde. Biraz saygıyı hak ediyordu bu yüzden. Zaten bakma pezevenk dediklerine, ne olduğunu kimse bilmez. Ayağa kalktığımızı görünce,‘’Rahatsız olmayın kadınlar. Bir paket sigara alıp gideceğiz’’ dedi. İlk defa adını işittiğim bir sigara markasını istedi. Öyle ki bu mahallede içilen sigara markası bellidir. Tezgahın altına eğilerek istediği sigarayı uzattı Perhan. Azerabi, cebinden bir tomar para çıkardı ve yanındaki hatunun dudaklarına bir öpücük kondurdu, nispet yaparcasına. Kadını içine çekti adeta. Kadın da kadın hani. Çıkardığı paraların arasından, kırışmış yüz liralık banknotu çıkarıp uzattı. Perhan, adettendir, diye düşünmüş olacak ki kasayı açıp baktı. Kasa bizi şaşırtmadı. ’’Bozuk yok’’ dedi Perhan çaresizce. Hemen söze atlayarak ’’Sorun değil şekerim, sonra verirsin’’demesin mi hatun. Bu laftan sonra üçümüzde durduk. ‘’O zaman ben de olunca veririm hatunlar’’, dedikten sonra el ele tutuşarak çıktılar. Peşlerinden giden kahkahalar cabası. Beş dakika sonra tekrar geldi Azerabi. Yalnızdı bu defa. Masanın üstünden bir kibrit aldı. Sırtını dönüp gidecekti ki göz göze geldik kendisiyle. Baktı. Baktı. Dudaklarıma yapıştı.

Bunu söylemek güç, ama ilk defa bir erkek beni öpüyordu. Hoşuma gitmişti. tuhaf bir şey işte. Çekti dudaklarını. Sonra çıktı. Arkasından bakakaldım. Daha fazlasını yapmak işime gelmiyordu sanırım. İşaret parmağım dudağımda geziniyordu. Sonra. Öyle ya sana bunları niçin anlatıyorum? Aslında niye anlattığımı da bilmiyorum. Demek istediğim…Ayrılalım’’

Son Yazılar

Harun Aktaş Yazar:

''Toparlanın gitmiyoruz''