Bir pazarlamacı satışını yaptığı ürüne, müşterisinin dokunuşuyla birlikte, satış için bir zafer kazanmış demektir. Ürüne göz ucuyla da olsa dokunan, potansiyel ilgili, satın alacak müşteridir. Pazarlamacının satış oranı, satışa sunduğu ürününe gösterilen “dokunuşla” doğru orantılıdır.
Bu yazı, sihirli pazarlama teknikleri, iknanın kısa yolları, zengin olmanın sihirli değneğini pazarlama hakkında değildir. Zaten böyle sihirli bir değnek henüz icat edilmedi. Ama var olma ihtimali, sizin kısa yoldan zengin olma ümidiniz arasındaki “dokunma” mesafesi ile aynı aralıkta, bir hayal olarak bekliyor. Daha da ilginç olanı dünya zenginlerinin ilk 10’unda da böyle bir değneğin hala olmayışı da bir başka gerçek. Alaaddin Sihirli Lambası ise sadece bir masal ve acı gerçek bu…
Bir diğer; masum görünen bu masalın, bir kaç insanın masal inancının ötesine geçerek, toplumsal bir yaygınlığa ulaşarak, liyakat gibi toplumun bel kemiği olan “işin ehline ve hak edene verilmesi” ilkesini yerle ile yeksan edecek derece tehlike arz eden bir durum haline gelmesidir.
Diğer bir başka gerçek de bireylerin, makam, mevki, statü, pozisyon, iş, kazanç, kâr, not, puan için sürekli “sihirli” bir elin duruma müdahil olmasını isteyerek gerçek emeği ve hak edişi, kul hakkını, helal kazancı bir yana itip, aynı amaç için yürüyenler arasından daha gayretli bir çaba ile öne geçmek gerektiğini düşünmeden, sırtına “torpil” takılmasını isteme cüretini göstermesidir. Haksız ve yersiz elde edilen her kazancın, onu sağlayanlar ve bundan yararlananlar için bir bedeli vardır. Bu bedel bazen bireysel, bazen de topluma fatura edilir.
Son acı gerçek de bu “torpilin” bedelini zamanı geldiğinde ödemek zorunda kalacağı “iblisle” yapılan bir anlaşma olduğu gerçeğidir. Bu durumun olumsuz sonuçlarını tarihin her sayfasında görmemiz mümkün. Zira “İblisin” diyet borcunu tahsildarları, ihanet şebekeleri devlete, millete, bayrağa, nihayetinde ülkeye ihaneti şekliden zuhur etmektedir.
Kötülük, adaletsizlik, haksızlık, hukuksuzluk, rüşvet, haksız kazanç, hak edilmemiş her tür yarar, hile ve ihanet pazarındaki yükselişin günahına, bunları pazarlayan(lar) kadar, pazarlanan bu duruma ilgi gösteren, ona göz ucuyla dahi olsa “dokunan(lar)” da aynı derece ortaktır. Çünkü pazarlamacının sattığına “dokunuş”, onun ürünün değerli ve satışının artmasına neden olacaktır.
Şu halde bu pazarda, hakkaniyetle, ilkeli, adil, helal, hak edilmiş kazanca olan ilgi ve bunların gerçekleştirilmesi için gösterilen çaba hem “Hak” hem de “Halk” divanında karşılık eksiksiz karşılık bulacaktır. Bugün bütün insanlığın hangi pazarda alınıp satılacağına karar veren biziz. Yarın pazarda karşımıza çıkacak şey; dün ilgi gösterdiğimiz ve dokunduğumuz pazardaki ürünler olacaktır.
İblisin zehirli ölümcül ısırıklarına karşı insanlığı, bizi koruyacak olan zırh, Türkiye’nin medeniyet mefkûresini gerçekleştirme iddiasını gerçekleştirmek için yola çıkanlarca, kuşanılması gereken; Adalet, Liyakat, Helal Kazanç, Hak Edilmiş Kazanç, Azim, Çalışma Ahlakı ve Etik, Eğitim, Üretkenlik, Sanat, Milli Ruh ve Milli Duruş, Evrensel Zekâ, Sadakat, İnsan Sevgisi, Cesaret, Kanaat zırhıdır.
Yılanla sabahlayan, onun ölümcül busesi ile uyanır.