Varotik…

Yaz gelip güneş tepemize bindiğinde her yanımızı varotikler basar. Akın akın varotik cenneti olur güzelim memleket.

Aslında mütemadiyen yanı başımızda görebileceğimiz, biraz gayret ve çokça sabırla evcilleştirilip, ehlileştirilmeye değebilecek insanoğlunun nadir türlerinden memeli cinsidir bu varotikler!  

Üretmeye karşı olup, çokça tüketen cinstendirler.

Memleket için bir katkın olsun, mevcudiyetinin bir anlamı olsun, işgal ettiğin yeryüzü metrekaresine bir faydan olsun, fikren ve ruhen kapasiteni aşmaya çalış, evrene doğaya enerji sağla gibi hümanist yaklaşımlarda bulunmayın bunlara zira ters teper! İki boş lafla seni yerle bir ederler şaşar kalırsın alimallah, demedi deme! 

Boşluklarına –ama her anlamda boşluklarına- aklını çıldırırsın yeminle. Şakağından bi tık vursan, içerde çınlama sesi duyacağından eminsindir yani, o derece!

Her bişeyin en iyisini zaten onlar bilmektedirler! Yemeğin en iyisini onlar yaparlar, sanırsın ki Vedat Milor bunun yamağıydı!

Moda ikonudurlar aynı zamanda. Giyinip kuşanıp, takıp takıştırıp her kreasyonuyla şahane pozlar verirler. Bakmalara doyamazsın! O eller, o kollar, o bacaklar, o gözler Allahım sana geliyoruumm…. Mahallenin Desperate Housewives’ı bildiğin Best Model Of Turkey olmuş! Hayır yani bi de marka falan takılsa, gerçekten kaliteyi bilse, celebrity olsa anlarım! Giydikleri bildiğin pazar malı ayol! Havan kime güzelim diyesin gelir, kıçınla güler geçersin…

Kendini best model sanan bu varotik canlı atlar arabasına, açar son ses müziğini –tarzını tahmin edin, ben yazmayayım- çeker videosunu! Araba kullanırken elde telefon, şarkıya eşlik eden mimikler…. O ne şuh bakışlar, o ne işve, o ne eda kızzz Allah seni naapmasın emi güldürdün beni! Hasetlenmeyelim lütfen, sanatçı burada keşfedilmeyi umut ediyor!

Kendi çapındaki ekürileriyle buluşup ciks mekana giderler. Ellerinde telefon, bi öyle pozlar bi böyle pozlar… Kahveler gelince selfiler, ağaç altında –habersizmişcesine- mağrur bakışlar… Gidilen mekan mutlaka etiketlenir ama liittfeennn! “Baakk biz burayadız miirabaaa” halleri yani… Vizyonsuzluk gerçekten çok kötü bir şey! Kalite insanın ruhunda, DNA’sında olmayınca köşe başındaki kokoreççiyi de ciks mekan sanırsın! 

Rabbim kimsenin başına vermesin diyeceğim ama veriyor işte hikmetinden sual olunmayan yüce Rabbim! Bize de bunların hallerini izleyip gülmek -ve hatta acımak- kalıyor…

Anlayacağız üzre kapitalist sistemin duayeni olurlar kendileri. Yılda on tane kitap okumuşluğu yoktur muhtemelen. Çocuklarının ellerinden tutup belki sinemaya gitmiş olabilir, hakkını yemeyelim ama bir sergiye gitmeyeli yıllar olmuştur büyük ihtimalle. Ve iddiaya girerim ki opera bileti almamıştır hayatında! Müze gezmek afaganlar bastırır zannımca.

Koca parası yiyen kadınlardır bunlar! 

Koca parası yemek kötü bir şey mi, tabi ki hayır! Vardır adamın parası, yersin çatır çatır, kime ne? Yersin de, kendine de çocuklarına da çevrene de memlekete de hatta evrene de bir faydan dokunur, işte o zaman anlarım. 

Zengindir adam, senin çalışmana da gerek yoktur –ki bu da şahsiyet meselesi o ayrı- senin gezdiğine tozduğuna karışmaz, oh ne ala. Kim istemez böyle kocayı? Varsa böylesi hemen gönderin, talibim! 

Gezersin dünyayı, başka ülkeler, başka kültürler tanırsın. Ufkun açılır, hayata bakışın değişir. 

İçinde saklı olan bir yeteneğin, meziyetin illa ki vardır, Allah bir nebze vermiştir her insana bir ehliyet, onu bulup çıkartırsın içinden. 

Boş boş dolaşmazsın kahveci dükkanlarında, işte o zaman anlarım. Ama bunun dışındakiler varotiktir işte!

Gittikleri her yerde cafede, restaurantta, plajda ellerinden telefon düşmez. İlla her anı, her saniyeyi Instagram’da story atacaklar! 

İşte bunu benim kafam almıyor arkadaş. Çok kısa bir örnek vereyim, ben arkadaşlarımla plaja gittim diyelim… Oturmuşuz üç beş kişi… Deniz kum güneş miss…. Gırgır şamata o biçim…. Söylemişiz okkalı sade Türk kahvelerimizi, atmışız iki el tavla… Sonra sıcak basmış, atlamışız suya. Yüzmüşüz şöyle serin serin… Çıkmışız kumsala, sarılmışız havlulara… Seyyar midyeciye el atmışız, gelmiş koymuş tepsiyi önümüze… O açıyor midyeleri veriyor bize… Sıkmışız tepesine limonu… Gömmüşüz bi güzel bi tepsi midyeyi oofff… Bana hafif uyku bastırmış, kafamı şemsiyenin gölgesine saklayıp uyumuşum bi güzel…. Ohhh yaaa hayat bu işte….

Peki, işte soru şu; telefonum nerede? Tabi ki çantamda! Aradan geçen iki koca saat boyunca bakmamışım telefona! Çaldı mı, arayan mı oldu, mesaj mı geldi…. Bana ne arkadaş bana nee! Ben eğlenmeye gitmişim ve dibine kadar zevk almışım, eğlenmişim. Bunu yaparken de telefona ihtiyaç duymamışım! Midyeyi gömerken selfie çekmemişim! Suya atlarken story atmamışım!

Yani ben harbiden eğlenmişim ve bunu paylaşmak aklıma bile gelmemiş!

Gerçekten eğlenirken, gerçekten mutlu olurken insanların bunu kanıtlamaya ihtiyacı yoktur! 

Her anını gözler önüne seren insanlar, gerçekten mutlu olmayan insanlardır!

Mutluymuş gibi mışmış gibi yapan insanlardır!

Beni güzel görsünler, beni mutlu görsünler diye sıçarken bile yayınlayan insanların acilen psikiyatra gitmelerini şiddetle tavsiye ediyorum!

 

 

 

Yazıda kullanılan görselin kaynağı https://pixabay.com

 

Son Yazılar

Kendime ait blog sayfamda yaşadığım olayları, Zoi Mou mahlası ile mizahi pencereden aktarıyorum. Çocukluğumdan beri tuttuğum günlüğümdeki olayları, yaşanmışlıkları ve tecrübelerimi, aile ilişkilerimi mizahi dille aktarmaya çalışıyorum. Güldürürken düşündürmek misyonu ile samimi ve akıcı anlatım tarzım olduğunu düşünüyorum. Hikayelerimde "Ailenizin kızı" ve hafif "saf" bir karakter çizmeye çalışıyorum. Okuyucuların keyif alması ve eğlenmesi en temel amacım.