Ahlaki çığ düşmesi

Toplumumuzda tasvip edilmeyen çirkin davranışların sebeplerine dair açıklamalar ararken başvurulan bir kavram vardır; “ahlaki erozyon”. Öncelikle ifadenin kökeninden başlayarak bu kullanımdan kastın ne olduğuna ulaşmaya çalışıp ardından spor camiamızda hali hazırdaki en büyük tartışma olan özellikle hakeme ve rakip oyuncuya küfredilmesine dair bakış bir açısı sunmaya çabasına girişeceğim. Girizgâhın ardından erozyon kelimesinin TDK sözlüğündeki karşılığıyla işe başlayayım.

Erozyon: Yer kabuğunu oluşturan kayaçların, başta akarsular olmak üzere türlü dış etmenlerle yıpratılıp yerinden koparılarak eritilmeleri veya bir yerden başka bir yere taşınması olayı, aşınma, aşınım, itikâl.

Peki, bu tanımdan ilham alarak ahlaki erozyon için nasıl bir tasvirde bulunulabilir? Kısaca ahlaki değerlerin türlü dış etmenlerle yıpratılıp eritilmeleri ve toplumdaki yerlerini kaybetmeleri şeklinde ifade edilebilir sanırım. İşte ben de insanların davranışlarına bakarak bu kavramın anlamını daha da güçlendirecek bir söylem getiriyorum: “ahlaki çığ düşmesi”. Böyle bir güncelleme ihtiyacı hissetmemin iki sebebi var: Ahlaki değerlerin artık hem çok daha hızlı hem de çok daha yıkıcı bir şekilde yozlaşıyor oluşu. Sonuçta gerçekleşen erozyonla mücadele mümkünken çığ düşmesi denen doğa olayına çoğu zaman alınabilecek pek bir şey önlem yok demektir. Fakat bu cümleden ümitsiz olduğum çıkarımı yapılsın istemem. Yalnızca dikkat çekebilmek için biraz yaygara ve mübalağaya başvurmak zorunda kaldım diyebilirim.

Paragraf başıyla birlikte bugünlerde spor gündemini fazlasıyla meşgul etmekte olan küfür olayındaki toplumsal tavrımıza ilişkin yansımaları anlatmaya çalışacağım. Bir futbol maçında oyuncu hakemin arkasından saniyelerce küfür etti ve ardından bu davranışından ötürü de toplamda altı maç ceza aldı. Cezayı veren Kurul dudak okunur mu, yayıncı kuruluş görüntüsü değerlendirilmeye alınır mı diye kılıf ararken şaibeli bir gerekçe ile cezayı vermiş oldu. Tabi bu denli bir karışıklığın ardından yaşanan olay ve verilen ceza herkesin gündem maddesi oldu. Kulüp yöneticisinden vasıfsız futbol yorumcusuna, taraftardan leş kargasına kadar herkes ortaya bir yorum attı. Mevzunun beni ilgilendiren kısmı tam da burada başlıyor.

Yaşanmış hadisenin teknik kısmını, hukuki boyutunu, emsal durumunu falan bilmem. Zaten bununla da ilgilenmem. Ancak iş toplumdan çeşitli kesimlerin konuya tepkisi kısmına gelince ilgisiz kalmam mümkün değildi. Olayı tek cümlede son derece net ve yorumsuz olarak anlatacağım: BİR FUTBOLCU HAKEMİN ARKASINDAN SANİYELERCE VE MİLYONLARCA İNSANIN DA ŞAHİT OLABİLECEĞİ ŞEKİLDE EN GALİZ KÜFÜRLERİ ETTİ.

Bugün şahsımın da içinde bulunduğu büyük bir kesim dürüst, onurlu, çalışkan ve hakkaniyetli bir kültürün mirasçısı olduğumuzu savunur. Madem böyleyiz şu yaşanan olay karşısında ilk olarak taraftarlık kimliğimizi, konunun detayını, önceki yaşanan olaylarla karşılaştırmasını bir kenara bırakarak tepkimizi telin edercesine vermemiz gerekiyor. Biraz sorup soruşturdum. Oyun içerisindeki baskı ya da nabzın fazlaca yükselmesi neticesinde ağızdan bu tür ifadeler kaçabilir ki spor camiasında sürekli yaşanan şeyler bunlar dediler. Fakat şunu bir türlü anlamadım, bu futbolcunun tansiyonu ne kadar artmış, nabzı kaça vurmuş ya da karşılaşmaya ilişkin nasıl bir baskı görmüş ki arasında bir metre bile mesafe olmayan hakeme sıralı, ardışık, birleşik, bütünleşik küfürler edebiliyor. Yüklenmeyin insanlara bu kadar yahu şirazesi kaymış sporcunun baksanıza.

Bakın dikkatinizi çekerim yorum yapan çevrelerden hiçbirini özel olarak tenkit etmiyorum. Konunun muhatabı olan futbolcunun kulübünü ya da taraftarlarını kastetmiyorum. Rakip kulübün yöneticisi de cezayı az bulurken ahlaki bir değerlendirmeden uzak faydacı davranıyor. Ceza kesenler de “Yahu buna öyle bir ceza verelim ki toplumsal değerlerimizle bağdaşmayan davranışının karşılığını bulsun.” demiyor. Maksat kitabına uyan bir cezayla insanların çenesini kapatabilmek. Hatta en kötüsü nedir biliyor musunuz? Kuvvetle ihtimal söylenenleri duymuş olduğu iddia edilen hakemin hangi akla (yoksa korku mu acaba) hizmet o an bu hakaretlere sessiz kalmış olması olasılığıdır. Yani inşallah böyle olmamıştır tabi ki ama çok fazla dillendirildiği için değinmeden geçemezdim.

Herkes elini vicdanına koysun. Hangi galibiyet hangi şampiyonluk şurada gösterdiğimiz ahlak yoksunu tutuma değer? Hangi armanın büyüklüğü böyle rezil bir olayın ceza düşsün ya da artsın türünden tamamen pragmatist bakış açılarını kabul edebilir?

Oyuncu, kulüp ya da yönetici fark etmeksizin böyle bir fecaat kim tarafından yapılırsa yapılsın toplumun yararı ve birçok önemli değerinin devamı gözetilerek en ağır tepki verilmelidir. Hadisenin aslı bir tarafa bırakılarak ayrıntılarla ve kişisel menfaatlerle uğraşmaya devam edersek ahlaki çığ düşmeleriyle baş edebilmek maalesef ki mümkün olmayacaktır.

Son Yazılar

Voleybol ağırlıklı güncel spor yazıları yazıyor. Marmara Üniversitesi'nde Spor Yönetim Bilimleri Yüksek Lisans eğitimi alıyor. Çeşitli spor kanallarında voleybol maçları anlatıyor.