Son yıllarda tarih yeniden tekerrür etti ve birtakım kişiler, Osmanlı Devleti dönemini asr-ı saadet dönemine benzetmeye çalıştılar. Hâlâ da bunun için yoğun bir çaba sarf ediyorlar. Bunu, bazen Cumhuriyetin kurulduğu zamanlara uydurma yazılar yazarak, bazen de modern Avrupa’nın hayat tarzının ve kanunlarının bizim toplumumuza uymadığını söyleyerek yapıyorlar. Bu tür yazılar ve konuşmalar aslında, Osmanlı Devleti’ne ve tarihimize balta vuran en zararlı etmenlerdir. Bu tip bir tarih öğretisinin akademik anlamda en ufak bir ciddiyeti olmadığı malûmdur. Tarih bilimi, yöntem olarak doğa bilimlerine benzerlik gösteren bir sosyal bilim dalıdır. Bu, tarihin verilerle ve o verilerin gözlemleriyle yapılır. Siz, aslında var olmayan bir tarih söyleminde bulunursanız, cümleleriniz tek bir belgeyle yitip gidecektir. Ben de burada Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından yayınlanan, Konya kadı sicil defterlerinden birini örnek olarak göstereceğim. Kadı sicilleri Osmanlı mahkeme dosyalarıdır ve o vilâyetin sosyal yaşantısına büyük ışık tutar. Elimde bulunan 1669-1670 tarihli kadı sicil defterindeki bazı hadiseleri sıralayacağım.
1) Dosya no: 27-2 Tecavüz davası.
Bayburt kazasına tâbi Kayaüyüğü sakinelerinden Alime hanım Abdi adlı beyefendiden için “Menzilime fuzuli girip bekaretimi aldı. Gereğinin yapılmasını arz ederim.” der. Recep, Mevlüt ve Mehmet olayın şahitleridir. Hepsi aynı ifadeyi verir; “Abdi, Alime’nin evine fuzuli girmiştir. Alime’nin bağırmalarını duyunca evinin önüne gittik ve Abdi’nin evin duvarını delip kaçtığını gözümüzle gördük.” Davanın sonrasıyla ilgili metinde başka bir şey yazmıyor.
2) Dosya no: 66-3 Nâ-mahrem ile içki içme davası.
Konya subaşısı Mehmet Ağa ve Himmet Beşe verdikleri ifadede; Mehmet, Ahmet, Abdülkadir, Üveys, Hüseyin ve Ali isimli adamları Sultan Hamamı içinde kendilerine nâ-mahrem olan Esma hatun ile içki içerken bastıklarını, Esma hatunun firar ettiğini söylemektedirler. Davalılar ithamları kabul ediyorlar ama dava sonucunun ne olduğu dosyada yazmıyor.
(Metinler, içerisinde anlaşılması güç olan çok kelime barındırdıkları için sadeleştirilmiştir.)
Bu defterde, örnekte verdiğim davalar da dahil olmak üzere 40’ın üzerinde darp, küfür, ev basma, tecavüz davaları mevcuttur.
Görüldüğü gibi yönetim şekline bakılmaksızın, toplum aynıdır. Osmanlı Devleti’ni olduğundan farklı şekilde göstermeye çalışmak her haliyle tehlikeli bir iştir ve cehalet göstergesidir. En iyisi, hem Osmanlı Devleti’ni hem de diğer Türk devletlerini oldukları gibi yazmak ve anlatmaktır. Bu konuyu en güzel özetleyen söz Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’e aittir.
“Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir; yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtan bir hâl alır.”
Kaynakça: Konya Kadı Sicili, Haz: Prof. Dr. İzzet Sak, Fatih Küçük, Konya Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayınları, Konya, 2014