Çöpçüleri niçin öldürmeliyiz

Kafası dağınık bir suçlu gibi huzursuz hissediyorum kendimi. Belki birazdan geçecek bu ruh halim. Geçe bilir de. Geçmeye bilir de ama. Orası beni ilgilendiriyor, sizi değil. Bir anlık da olsa suçluyum. Hepimiz suçlu değiliz biz*. Öyle olmak istiyorum ben. Çok şey istiyorum. Yalnızca isterim ben genelde. Bazen de…

Geçmişi karanlık bir kuyuya hapsedip kaçmak istiyorum; ama ayaklarım beni ele veriyor. Kaçamayacağımı da biliyorum zira. Beni tedirgin eden şeylerin ne kadar çok olduğu veya sokak kedilerinin nasıl zevzekçe bakıştıklarını bildiğim gibi. Onca şey ve elde var bir ben. Komşuya ne gerek var diyerek uykuya bırakıyor gözlerini annem. İçeride zangır zangır azap sıkışması… Daha n’olsun?

Gecenin bir yarısında, hiç sebebi yokken -hiçbir şey sebepsiz değil- dışarı çıkmak istiyorum. Bekleyiş içerisinde dönüp duruyorum. Çıkmalıyım. Çıkarsam her şey aleyhime dönüşebilir. Çıkmıyorum. Apartmanların çatılarına bakıyorum. Karanlığa mırlayan kedilere çarpıyor gözlerim. Oh ne âlâ. Birileri daha uyanık bu şehir keşmekeşinde. Benim gibi. Ama bilmelerini de istemiyorum yalnızlığımın derinliğini. O denli çelişki doluyum. Balkonun korkuluklarında yürüyen bir böceğe dalıp gidiyorum bu defa. Yürüyor. Aheste Aheste. Tiksindirici bir yürüyüş takınmış durumda. Dikkat dağınıklığımı böylece avuçlarıma alabiliyorum. Dengesini yitiren böcek aşağı düşüyor birden. Sessizliğin canına minnet. Neden kaydığı şuan için muamma. Düşürülüyor mu demeliydim yoksa? Demiyorum. Bir intihar vakası onunkisi! Benimkisi bir korku anatomisi. Kimsenin umurunda bile değil. Hangi müstehcen rüyanın derinliklerinde yolculuk ediyorlar? Çoktan bir suç işlendi bu şehirde. Kolluk görevlilerinin çok da şeyinde sanki (otosansünsür bileşkesi ) Gördüklerimi kimseye anlatmamalıydım. Görmezden gelip içeri girmeliydim belki de. Ya da gelişigüzel bir sükûnetle yatağıma geçmeliydim. Annem bilmemeliydi gördüğümü. Bilse sus derdi kesin. Çok şey yapabilirdim anlayacağınız; ama hiçbişiy (üstünü çizdiğim yanlışlar umurumda değil) yapmak gelmedi içimden. Balkonun kapısını kapattım. Sabahı bekledim.

Hadi geçelim bunları. Edebî olmayan sarsıntılar geçiriyor içim, istifra ediyorum çürümüş kelimelerimi. (Güzel betimlemeler bunlar, bunların da altını çizeceğim. Çizdim.) Uykuyla cebelleşiyorum. Karanlık bir kamelya altında kuşların göç edişini izleyebileceğime ikna ediyorum kendimi şimdi. Kar kabukları dokunuyor saçlarımın en olgun yanlarına ve ben görmüyorum hiçbirini. Kuşlar da damdan düşebiliyormuş meğer. Olacak şey mi bu? Ama oldu. Oluyor. Olacak da. Bir kez daha öğreniyorum. Sorun ne peki? Fillerle ne güzel görünürdü karanlık oysa. Fillerin fareden korktuğu masalları hatırlıyorum ansızın. Birileri bunlara inanmamı istemiş belli ki. Annemin bana hiç masal anlatmadığı gerçeği yüzüme çarpıyor sonra. Ben bunları yazarken annem balkonda iç çamaşırlarımı asıyordu. İçimdekilerin dışa vurumu bir balyoz gibi ezip geçiyordu damarlarımdan. Sakallarım büyümüş epey, ilk kez annemi dikizlerken fark ettim.

Suç mahalinde annemin dolaşması beni tedirgin ediyordu. Kuşku düşürmemeliydim. Parmak izlerim yıkanmış mıdır acaba? Abartmayı kesmeliydim hemen. Geri gidiyorum. Geriye kes vuruyorum. Ellerim titriyordu. Gözlerim mi buğulanıyor, yoksa karanlık mı indi gözlerimin içine? Amma da afili. Neden sessizlik ellerini tutmuyor çocukların? Ben öldürmedim. Diyorum. Ağzım benden habersiz gülüyor. Olacak şey mi bu? Alt tarafı bir…

Dememeliydim.

Günahlarım ağır geliyor bedenime. Bırakın ayak izlerim toprağı deşsin. Düşlerim hüzünlü şarkılar dinliyor uykusunda; haberiniz yok. Cesetler konuşmaz. Konuşabilir de. Ama ben yaşarken de hiç konuşmadım zaten. Bir ölünün çığlıklarıdır bütün bunlar ya da bir utanma içgüdüsü. Aşağı iniyorum. Yerde bacakları kemirilen bir böcek. Karıncalar almış başını gidiyor. Karıncalar iyi niyet timsaliydi hani. O başka bu başka. Başkayız biz başka. Doğanın anlaşılması güç. Komik kanunları aklımı çeliyor olmalı. Bir intikam duygusu sarıyordu bedenimi. Öldürmeliydim. Ama kimseye görünmeden.

Bacakları eksik cesedin kabuklarını göz göre göre temizliyor çöpçüler. Elleri kirli, düşleri temiz, dokunuşları sisli. Neden bu kadar temizliğe meraklı çöpçüler

Soru işareti

Son Yazılar

Harun Aktaş Yazar:

''Toparlanın gitmiyoruz''