Descartes, “Düşünüyorum o halde varım demiştir.” Bu cümle birçok yerde geçer; ders kitapları, felsefe kitapları, kişisel gelişim kitapları, dergiler, filmler… Sorsanız eğitimli birçok kişi bu sözü bilir. Peki, ama bu ifade ne anlama geliyor? Ne anlama geldiğini sorduğunuzda çelişkili ya da yanlış ifadeler ile karşılaşabilirsiniz.
Düşünüyorum o halde var mıyım? Düşünemiyor o halde yok mudur? Düşünemeyenler yok mu oluyor? Düşünemeyenleri yok mu saymalıyız? Düşünüyorum o halde yok muyum? gibi sorularla zihnimizi ısıtmak sureti ile başlayabiliriz.
Mesela, bu yazıyı bilgisayara aktarmaya yarayan klavye düşünemiyor diye klavye yok diyebilir miyim? İyi ama ben yazıyı ne ile yazdım?
Olmayana ergi yöntemi ile yaptığımız muhakeme “klavye düşünemiyor o halde yoktur.” ifadesinin yanlış olduğunu söylese de ilk önce neden böyle bir ifadeyi Descartes gibi değerli bir insan kullanma gereği duymuş? Buna bakmakta fayda var doğrusu.
Felsefeciler, varlık var mıdır? Sorusuna cevap aramakta ve birçok farklı yanıt vermektedirler. Septiklere göre: “Varlık yoktur, olsa da bilemeyiz. Bilsek de ispat edemeyiz. Duyu organlarımız ve beynimiz bizi kandırmaktadır. Bu nedenle varlık vardır diyemeyiz.”
Birçok bilimsel araştırma, farklı bireylerde duyu organlarına gelen aynı uyarıcının beyinde farklı yorumlandığını göstermektedir. Ama bu durum şu anki teknoloji ile saptanabilmiştir. Göz yanılmaları, derinlik algısı, renkleri her insanın farklı bir tonda görmesi gibi nedenler bizim zihnimize bağlı olmayan dış dünyanın hakikatte algılarımızdan farklı olabileceğini ispat etmektedir. Aynı şekilde Descartes, insan duyularından şüphe etmektedir. Maddenin varlığından yine duyular vasıtası ile haberdar olunduğundan Descartes, “Varlığın var olmasını” şüpheli bulmuştur. Sonra şüpheleri Descartes’ın kendi varlığını gösterdiğinde akıl kendi kendini sorgulamaya koyulup, tartı kendini tartarken “metodik kuşkuculuk” ortaya çıkıvermiştir. Descartes: “Düşünüyorum o halde var olmalıyım.” Ya da daha düzenli ifadesiyle “Düşünüyorum o halde varım.” diyerek rasyonel bir çerçevede kendi varlık probleminin karanlığına hakikatin aydınlık lambasını yakmıştır. Duyularımıza kuşku ile yaklaşırken dış dünya hakkındaki sorgularımız ile bir sonuca varamayız. Ama kendi varlığımız hakkında bir fikir edinebiliriz. Çünkü bir video oyunun içinde yaşıyor olsaydınız gerçekten nasıl emin olabilirsiniz ki? Yalnızca düşünebildiğiniz için kendi varlığınızdan emin olabilirsiniz.
Descartes’ ın içine düştüğü bu durum “Matrix” filminde de işlenmektedir. Neo, yaşadığı hayatta bir şeylerin ters gittiğini düşünmekte ve ne olduğunu bilemediği bir şeyi aramaktadır. Filmde ironik olarak “uyan!” denilmektedir. Bu suret ile Neo’ ya uyuduğu, gerçek zannettiği dış dünyanın düş olduğu ima edilmektedir. Nitekim Neo, filme göre beyninin bir bilgisayar yazılımı tarafından kontrol edildiğini öğrenmektedir. Bütün bunlar Descartes’ ın savunduğu hipotezin haklılığını ve derinliğini göstermektedir. “Düşünüyorum o halde varım.” Bu sloganlaşan sözün altındaki derinliğin bilincinde olmak gerekli ve önemlidir.