Güncelliğini koruyan toplumsal ve siyasi bir konuyu voleybol ile bağdaştırma amacında olduğum yazıma hoşgeldiniz efendim. Mevzuya giriyorum ve hatta girdim; geçtiğimiz hafta temsilcilerimiz CEV Champions League’de ilk hafta maçlarına çıktılar. Ancak ne yazıktır ki üç temsilcimiz de sahadan 3-0 mağlup ayrıldı. Arkasspor, İstanbul BBSK ve Halkbank’ın set dahi alamadan kapadığı hafta ülke voleybolu adına negatif bir referans oldu çünkü ligimizin Avrupa ligleri içindeki yerinin yükseldiği iddia ettiğimiz bir dönemde bu başlangıç hayal kırıklığıydı maalesef. Arkasspor’un yıllardır başında olan Glenn Hoag “Zenit Kazan bize voleybolu öğretti.” dedi. Öğrenmek elbette ayıp değildir ve sizden daha deneyimli olanlardan her seferinde yeni şeyler öğrenebilirsiniz. Böylesi deneyimler öğrendiklerinizi hayata geçirip geçirmemenizde karşılık bulur ve yenilmek yenmekten çok daha öğreticidir. Keşke Arkas tamamen sahadan silinmeyip biraz da olsa karşılık verebilseydi.
Şimdi olayı farklı bir yöne taşımak istiyorum. Madem Avrupa bize iyi gelmiyor, biz de bu kupalara katılmayalım o zaman. Zaten ülke olarak Avrupa’ya kıl olmuş durumdayız, sayın Cumhurbaşkanı da alternatif bir yol haritası çizdi, öyleyse ülke voleybolunun unsurları olarak biz de katılalım bu trene. Asya’nın Şampiyonlar Ligi yok mu sanki? Orada deneriz şansımızı, Japon, Koreli, Çinli çekik gözlü sempatik rakiplerimiz olur işte ne güzel değil mi? Suratsız ve kibirli Avrupalılardan sonra bize daha iyi gelebilirler. Asya’daki birçok ülkenin liginde de bizde olduğu gibi yabancı oyuncu sınırlaması var. Bu konuda da eşit durumda olmuş oluruz. Bacak kadar boyumla bu kadar tavsiye yeter, biraz da gerçekliğe döneyim.
İşin aslına bakarsanız kaybedilen bir şey yok. Zaten ben yenilmiş olmaktan ziyade set dahi alamamış olmaya fazlaca takıldım. Yoksa gruplar cidden çok güçlü takımlardan oluşuyor. Yine de bir üst tura çıkmayı başarmak zor ama imkansız değil. Ben gruptan çıkma konusunda en çok Arkasspor’a güvendiğimi belirteyim. Grupta Zenit dışındaki diğer 2 rakibini yenip bir üst tura yükselmesi kesinlikle sürpriz olmayacaktır. Belki de bu yüzden Glenn Hoag’ın açıklaması çok şaşırttı beni. İstanbul BBSK ve Halkbank da önümüzdeki maçlarda kendilerine geleceklerdir. Rakiplerden çok bir eksiğimiz olduğunu düşünmüyorum hatta tam olarak bilmemekle birlikte İstanbul Büyükşehir’in Polonyalı rakibinden daha yüksek bir bütçeye sahip olduğunu tahmin ediyorum. Bu konuda eksik yoksa iş sahadaki mücadeleye kalıyor, o klasik replik gibi “Payam vay abi, payam vay.” demeden maç kazanmalıyız Avrupa’da.
Zaten kasvetli bu yazıyı cumartesi akşamı İstanbul Beşiktaş’ta yaşanan hain terör saldırısından bahsederek sonlandıracağım. Her ne kadar voleybol yazıyor olsam da ülkemi ve dolayısıyla da beni bu kadar ilgilendiren ve derinden yaralayan bir konuyla ilgili duygularımı yazının sonunda bir kaç cümle ile yer vermek istedim. Klasik söylemlerin dışında benim çağrım şudur: Milletçe başımızdaki bu kara kışı geçirelim ama yediğimiz ayazı asla unutmayalım!..