Sıçrayış

İki gözümün baktığı
iki binanın arasındaki boşluk
ile meşgulken pencerem
genzime kaçan yalnızlığınla
sırtıma vura vura koşuyorum
gökyüzüne tutunduğum ellerimle
kafama binen bulutların
terimi yağmur tanesi gibi
indiren bir melek kadar
zamanlıyım
beni okyanusun dibinde
boğmaya yetkisi olmayan
karabasan ile
günümü afallattım
ayılmak için su
yeterli olmadı
taş düşürdüm
cahil değildim
çok şey biliyordum ama
bu insanlarla baş edeceğim
anlamına gelmezdi
gelmiyordu
onlar her zaman sana
farklı bir yoldan bakıyorlardı
ve küçücük şeyler için
beyinlerini yorduklarına
inanamıyordun
can sıkıntısı
afakan
bir şekilde seni
buluyordu
değiştiriyordu pusulanı
doğru adrese varmıyordu
sevgin,saygın,iyi niyetin

Göğüs kafesimin takıldığı
elektrik tellerine
sığmıyordu elbisem
babamın, annemin
etrafında döndüğü gibi
dönüyordu dünya
koskocaman dans pistinde
gözlerin üstünde olması
normal bir durum değil
kıskançlık bıçaktan keskindir
yalnızlık ise Allah’a aittir
ve ben yine kayboldum
ayağı yere basınca insanın
her şey o zaman başlıyor
her şey o anda miyopluğa
dönüşüyor
arkama bakmadan yürümeye
çalıştım ama yine de
döndü başım
yandı sırtım

KAFKA VE MİLENA YI ÖZLEDİM

Kendi başıma koşturabiliyordum
kendi başıma konuşabiliyordum
kendi başıma durabiliyordum
koşamadım
konuşamadım
başım döndü

Yıllarca kira ödedim
hatırlamıyorsun dimi?
kırlarda koştuğumuzu
dilim dönmüyor artık
uzakta bir tren kokusu
balyoz gibi burnuma
çakıyor
Bakırköy geliyor aklıma
taşladığımız trenler
yanına yattığımız raylar
ezilen hayvanlar geliyor
anılarıma
hiç bir şey yaşanmamış gibi
oysa
ne güzel yan yana yatmıştık
seninle
gramofon yoktu
olsa güzel olur muydu?

 

Son Yazılar