Fazlaca uzun bir yaz tatilinin ardından Avrupa Erkekler Voleybol Şampiyonası’nın başlamasıyla birlikte yeniden iş başı yapmış bulunuyorum. Türkiye’nin turnuvanın ilk günündeki 3-1’lik Hollanda galibiyeti de bana ayrıca keyifli bir giriş yapma olanağı sundu.
Milli takıma geçmeden önce şampiyonayla ilgili öykünmemiz gereken –daha doğrusu şimdilik sadece hayalini kurmamız gereken- bir ayrıntı vermek istiyorum. Ev sahibi Polonya ile Sırbistan arasındaki açılış maçını 65.407 kişi izledi. Elbette bu karşılaşma bir spor salonunda değil ulusal stadyumda oynandı. Böyle ortamda oynanan maçtan 3-0 mağlup ayrılan ev sahibi stadyumu dolduran taraftarları adına büyük bir hayal kırıklığı yarattı.
Şimdi asıl konumuza geleyim ve milli takımın ve yaşadığı süreci anlatmaya çalışayım. Filenin Efeleri 17 Temmuz tarihinde Ankara’da kampa girerek hazırlıklara başladı. Ardından ağustos başıyla birlikte İstanbul’a geçtiler ve burada birçok hazırlık maçı yaptılar. Kamp boyunca sakatlıklar yaşanmış olsa da bu durum takım içerisinde, idmanlarda ve saha dışında üst düzey bir motivasyonun oluşmasına engel olmadı. Yöneticiler, teknik ekip ve oyuncuların gözlerine kestirdikleri rakip Hollanda idi. Zira Portakallar, Belçika ve son şampiyon Fransa’ya oranla daha güçsüz bir ekip olarak gösteriliyordu. Ayrıca elde edilecek bir galibiyet gruptan en azından üçüncü olarak çıkarak turnuvanın bir sonraki aşamasına geçmeyi yüksek oranda garantileyecekti. Maçtan önceki gün takımın en tecrübeli oyuncusu olan libero Hasan YEŞİLBUDAK’ın sakatlanması moralleri bozdu ancak yine de milli takım galibiyeti elde etmeyi başardı.
İki takım arasındaki en büyük farkın pasörler arasında olduğunu söylemem gerekir. Aslan EKŞİ pas kalitesi ve soğukkanlı liderliğiyle Hollandalı mevkidaşına bariz üstünlük kurdu. Yanı sıra Metin TOY’un hücumda Faik Samet GÜNEŞ’in de bloktaki etkinliği ilk seti Türkiye’ye getirdi. Metin takımın skor yükünü de çeken isimdi. İkinci setin ortasındaki servis hataları işleri bir parça zorlaştırsa da sonuçta kazanan yine biz olduk. Tabi burada pasörken pozisyonunu değiştirerek kariyerine pasör çaprazı olarak devam etmeyi seçen ve maça da ilk altıda başlayan Nimir ABDEL-AZİZ’in evlere şenlik performansı millilere kolaylık sağladı. Nitekim o pozisyonda değişikliğe giden Hollanda Wouter TER MAAT’ın etkili oyunu sayesinde üçüncü seti almayı bildiler. Buna karşın son sete özellikle bloklarıyla hızlı giren Efeler maçı kazanmayı başardı. Maçın içerisindeki kırılma noktalarında çok hızlı refleks gösteren milli takım bu sayede oyundan hiç kopmadı. Hollanda kazandığı sette dahi farkı açıp üstünlük kuramadı.
Oyunun geneline bakıldığında servis konusunda bir sıkıntı göze çarpıyor. Her ne kadar risk alındığı gibi bir gerçek olsa da bu oranda servis kaçırmak Belçika ve Fransa karşısında çok can yakabilir. Çünkü o takımlara karşı olabildiğince az hata ile oynamak gerekir ki oyuna ortak olalım.
Ayrıca değinilmesi gerektiğini düşündüğüm iki oyuncu var. Smaçör olmasına karşın son gün yaşanan sakatlıktan dolayın maça libero pozisyonunda başlayan İzzet ÜNVER’in servis karşılamada yalnızca iki hatayla oynaması milli takım adına oldukça değerliydi. İkinci olarak da tecrübeli smaçör Burutay SUBAŞI’dan bahsetmek gerekiyor. En kritik topları sayıya çevirme konusundaki ustalığı ve attığı güçlü smaç servisleriyle takımın oyun kalitesini bir üst seviyeye çıkardı.
Gelen galibiyetin ardından Yaşlı Kıta’nın en prestijli voleybol organizasyonunda boy gösteren milli takımın medyadan ve halktan daha çok ilgi görmesini temenni ediyorum. Naçizane ben de turnuva boyunca olabildiğince sık yazılarla okuyucularıma bilgi aktarma çabasında olacağım. Şimdiden keyifli seyirler dilerim.
Not: Maçlar S SPORT kanalından naklen yayınlanmakta.
Fotoğraflar: http://www.cev.lu/News.aspx?NewsID=26023&ID=5