Neden diplerdeyim?

Bir adam düşünün elinde keskin bir testereyle bindiği dalı kesiyor. Hem de metrelerce yüksekte olmasına rağmen bunu yapıyor. Hem de büyük bir boş vermişlikle. Diğer yandan o kadar da ciddi görünüyor ki, onun yaptığı işin mantıklı olduğunu düşünesiniz geliyor bir an.

Veya başka birini düşünün şimdi. Tüple denizin derinliklerine dalmış bir adam. Tüpündeki oksijen miktarı belli iken o sürekli diplere iniyor, durmaksızın.

En zahmetsiz spor düşünmektir. Madem başladık düşünmeye, size biraz daha antreman yaptırayım. Bu kez bir adam düşünün ki, bir uçakta gidiyor olsun. Öyle yolcu uçağı gibi bir uçak değil bu. Daha çok paraşütçülerin atlamak için kullandığı cinsten. Adam, uçağın açık kapısının önünde öylece dikilmiş, atlamak için konsantre olmaya çalışıyor. Fakat o da ne! Adamın paraşütü yok. Paraşütsüz, dağlık bir araziye atlamayı düşünüyor.

Neyse, glikozları boşuna harcamayalım. Şimdi bu adamların yaptığı şeye ne denir? Kendi kendilerini harcadıklarını, boşu boşuna yok edeceklerini, enayi veya zeka sıkıntısına sahip olduklarını düşünürüz, öyle değil mi? İşte ben de bu adamlardan biriyim. Kendini yok etmeye, bitirmeye, alçaltmaya çalışan bu “bahtsız” adamlardan biri…

İnsanın en büyük düşmanı yine kendisidir; buna inanırım. Eğer bir insan kendisiyle dostsa, kolay kolay yıkamaz onu dünyevi olumsuzluklar. En büyük zararı da yine kendisi verir kendisine. Çünkü zaaflarını en iyi kendisi bilmektedir. Kendisi tanımaktadır en iyi kendisini. Açıklarını, gediklerini, zayıflıklarını en çok kendisi görmektedir.

Dışarıya karşı o kadar nitelikli, örnek işler yapsa bile, kendi başına kaldığında en aşağı davranışlarda bulunur. Bunu bilmek ona içten içe bir güven zedelemesi yaşatır. İçten içe pişmanlık ve suçluluk duyar. Bilir ki, zaafları olmasa daha farklı, daha kaliteli bir insan olacaktır. Buna rağmen engel olamaz, her seferinde bu içindeki düşmana esir olur.

Kendisini aşan insanlar, işte bu içindeki düşmanı dize getirenlerdir. O hainin sesini kısanlar ve çeldiricilerine itibar etmeyenlerdir. Evet, bazen zaaflarımız bize renk katar, bazen bizi tetikler. Ama bunlar bizi alaşağı edecek zaaflarsa bu durum geçerli değildir. Hatasız kul olmaz, o da doğrudur. Ama hatadan hataya da fark vardır.

İşte bu yüzden diplerdeyim. Dipteki ağır ve zararlı metalleri soluyan bir dip balığı gibi olmam bundan. Diyebilirim ki, hayatımın özetidir bu. Yani kendimle, kendime karşı mücadelem. Zaten her zaman kendimle uğraştım. Bu çetin savaşta da çoğu zaman kaybettim. Silkinmek istedim bazen; silkindim de. Ama silkindiğimde üzerimden savrulan tozlarla yine bulandım yine lekelendim.

Yine de umudumu yitirmedim. Bu mücadele hayatımın anlamı oldu. Kendimi yeneceğim günü hayal ediyorum hala. Bu arkadan ışık vururken, gölgemi geçmek için koşmama benziyor, biliyorum. Buna rağmen, çabamın meyvelerini alacağıma eminim. Paçalarımdaki prangalar kopacak ve ben hiç varamadığım yüksekliklere ulaşacağım.

Kendimi bu kadar açıkça ortaya dökmüş ve kötülemişken, belirtmeden edemeyeceğim; bu sorgulayış sadece seçkin insanlara mahsustur. Herkes kendisinin kendisine ne kadar düşmanlık yaptığından haberdar değildir. Hatta çoğu, içindeki bu düşmanı sever bile. Onunla elinden geldiğince iyi geçinmeye çalışır. Kendisinden olabildiğince memnun olduğundan, değişmek gibi bir kaygısı yoktur. Kör, sağır ve aptal olarak hayatına devam eder. Buna rağmen huzurludur. Gökyüzünün rengini kara olarak kabul etmiştir çünkü. Cehalet gerçekten de mutluluktur. Sorgulamak huzursuzluk getirir, yıkım getirir, kabullenemeyiş getirir. Ama bu elit ve üst düzey ahlaki davranış aynı zamanda da insana değer katar.

İşte bu yüzden diplerdeyim. Duyarsız olamadığım, kendimi sürekli ilerlemek zorunda olan bir yolcu gibi hissettiğim, kendime zaafları, yanlışlıkları yakıştıramadığım, kendimi ameliyat masasına yatırdığım için diplerdeyim. Adem olduğum için, adam olmak istediğim için.

Resim:

Jason de Caires Taylor

http://www.thedailybeast.com/jason-de-caires-taylors-gorgeous-underwater-art-photos

The Underwater Museum: The Submerged Sculptures of Jason deCaires Taylor

Son Yazılar

Yazmak, çizmek peşinde, yanmayı pişmeye tercih eden biri...