Gençlere şans verme tartışmaları ülkemizde her spor branşının kronik problemlerinden. Fakat bu miti yıkacak örnekler de var. 24 yaşında Efeler Ligi’nde başantrenörlük deneyimi yaşamaya hazırlanan İlker Altan’la bir araya geldik. Hikâyesini, hedeflerini ve beklentilerini konuştuk.
Voleybol hayatından bahsederek klasik bir giriş yapalım. Nasıl başladın ve devamında neler oldu?
Ben de birçok sporcu gibi voleybolla ilkokuldaki beden eğitimi öğretmenim sayesinde tanıştım. Ardından yaz kursuna devam ettim ve şimdiki kulübüm olan Belediye Plevnespor’un altyapı hocaları sayesinde kulüp takımıyla tanıştım. 6 senenin sonunda 19 yaşında profesyonel oldum ve 2 sezon A takımda forma giydim. Sonrasında antrenörlük dönemi başladı.
Alışılmışın dışında bir kariyerin var. Spor hayatındaki kırılma noktası neresiydi?
2015-2016 sezonunda şimdiki ismiyle Efeler Ligi’ne yeniden yükselmiştik. Libero olarak takım kadrosundaydım. Sezon başında henüz bir istatistikçimiz yoktu. Ben de Gaziosmanpaşa Üniversitesi’nde antrenörlük eğitimi alıyordum ve istatistik işine merakım vardı. O sene hem oyunculuk yapıp hem de istatistik tuttum. Sonrasında da sporculuğu bırakıp antrenörlüğe başladım. Kariyerimdeki kritik dönemeç budur diyebilirim.
Teknik kadronun tamamı genç bir ekipten oluşuyor. Bu tercihinin nedeni nedir?
Bu sezon çok genç bir takım kurduk ve antrenör kadrosunu da genç, dinamik ve hedefleri olan kişilerden oluşturmaya özen gösterdik. Saha içinde ve kenarda enerji anlamında uyum yakalamayı hedefledik. Ayrıca tüm çalıştırıcılar ya daha önce Plevnespor’da voleybol oynamış ya da Gaziosmanpaşa Üniversitesi’nde eğitim almış isimler. Bu anlamda bana güvenip kararımı destekleyen kulüp yönetimine de teşekkür ederim, tercihlerime saygı duyup arkamda olduklarını hissettirdiler.
Geçen sezon Avrupa kupalarına katılma hakkı elde ettiniz. Sen de bu başarıda yardımcı antrenör olarak pay sahibiydin. Öngördüğünüz ve hedeflediğiniz bir sonuç muydu yoksa bir sürpriz diyebilir miyiz?
Yarıştığımız takımların bütçeleriyle bizim maddi olanaklarımız kıyaslandığında sürpriz bir sonuç diyebiliriz. Fakat sezonun başından itibaren gerek çalışma disiplinimiz gerekse karşımıza çıkan her türlü zorluğa gösterdiğimiz direnç de elde ettiğimiz başarıda oldukça etkiliydi. Her maçın bizim için zor olacağını biliyorduk ama mücadele azmimiz hiç düşmedi. Kazandıkça özgüvenimiz yükseldi sonunda da Avrupa’ya gitme başarısı elde ettik.
Üniversitede antrenörlük eğitimi alan birçok genç sporcu var ve sen de bu antrenör adayları için dikkat çekici bir kariyer çizgisine sahipsin. Bir çalıştırıcının gelişme süreciyle alakalı neler söyleyebilirsin?
Tavsiye verecek bir pozisyonda değilim fakat kendi yaptıklarımdan bahsedebilirim. Antrenörlük işinin temelinde kendini sürekli yenilemek olduğunu düşünüyorum. Araştırmacı tavrım benim çok işime yaradı. Bunun yanında teorik eğitimle beraber sahada ve pratikte tecrübe sahibi olabilmek de önemli. Programlar yapabilmek, plana sadık kalmak uzun soluklu sezonları başarılı tamamlayabilmek adına bir zorunluluk. Her zaman için bu noktalara dikkat etmeye çalışıyorum.
Farklı görevlerle senelerdir Belediye Plevnespor’un içinde bulundun. Bu sezonla birlikte başantrenör olarak artık Tokatlı voleybol severler için daha önemli bir konumdasın. Camiaya neler söylemek istersin?
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki kulübün aldığı küçülme kararı sonucunda bu göreve getirildim. Teklifi kabul ederken milli takımdaki yöneticiler başta olmak üzere birçok kişiyle görüş alışverişinde bulundum. Bunun dışında bizi destekleyen insanlara söylemek istediğim ilk şey genç bir takım olduğumuz gerçeği. Her zaman iç sahada oynadığımız maçlarda taraftarımızın desteği çok önemliydi ve sonuç üzerinde belirleyiciydi. Bu sene desteğe çok daha fazla ihtiyaç duyacağız. Genç kadromuzla elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışacağız. Bu anlamda her koşulda bize inanmalarını ve kısıtlı bir bütçeyle sürdüreceğimiz mücadelemize katkı vermelerini rica ediyorum.
Özellikle bu sezon erkek voleybolu ülke çapında problemler yaşıyor. Ardı ardına küçülme ve kapanma kararları alındı. Bu sorunlar hakkında ne düşünüyorsun?
Bu problemlerin voleybola olan ilgi ile bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu branşta çok yüksek bütçeler yok. Futbol kulüpleri gibi devasa borçlar sonucu kapatılmalar burada söz konusu değil. Elbette kapatma kararları oldukça üzücü ve yanlış. Şayet halkın oyuna olan talebi artarsa voleybol takımlarının da daha parlak bir geleceğe sahip olacağını söyleyebilirim. Mutlaka şu anda olanlara da tüm yetkililerin gerekli müdahaleleri yapması gerekiyor. Çünkü birçok insanın büyük emekleri ve umutları heba oluyor. Umarım voleybol adına daha iyi günler görebiliriz.
Her röportaj için klasik haline gelmiş bir soruyla bitirelim. Kısa ya da orta vadede ne gibi hedefler ve hayallere sahipsin?
Antrenörlüğe başlarken hayal ettiğim noktanın ötesindeyim. Bu açıdan oldukça mutluyum. İlk olarak takımımın bu sezon ligi olabildiğince iyi bir noktada bitirmesini hedefliyorum. Bununla birlikte milli takımlarda üç sezondur devam eden görevimden bu yazın ortasında ayrılmak zorunda kaldım. Yeniden görev verilmesi durumunda milli formaya en iyi şekilde hizmet etmeye devam etmek istiyorum. İlerleyen dönemlerde Avrupa’da bir Türk antrenör olarak görev yapma hayalim var.