3 Ekim 2016 Pazartesi
Sevgili Okur;
Geçen günlerde başıma öyle ilginç bir olay geldi ki. Hani filmlerde olur da izlersiniz ya, “vay be!” dersiniz, “Adam neler yapmış neler yaşamış”. İşte tam olarak öyle bir şeydi. Belki de başıma gelen en anlamlı şeydi. Bu olayı kaleme almak istedim çünkü hayatımın en ilginç anlarından fakat bir o kadar da kıymetli ve hüzünlü saatleriydi.
Yine bir pazartesi sabahı okula gitmek için hazırlandım ve sahil durağına doğru yürüdüm. Durağa geldiğimde bir hayli yaşlı nereden baksanız seksen yaşlarında bir dedenin bana: ‘Buradan otobüs geçiyor değil mi kızım?’ demesiyle ‘Evet geçiyor amca. Ben de otobüs bekliyorum.’ diyerek gülümsedim. Yanına doğru yaklaşmam ile başladı benle muhabbete. Tabi bende dünden razı, görmüşüm kaç senedir bu fani dünyada çok şey geçirip görmüş Yusuf dedeyi hiç bırakır mıyım? Başladı anlatmaya: ‘ Ben Tuzla’lıyım normalde kaç sene burada yaşadım 94 yaşındayım. Şimdi Özel Bakım Merkezinde kalıyorum. Bir arkadaşımı ziyarete gelmiştim ama görmeden gidiyorum. Ben de hemen meraklı sormadan durur muyum: ‘ Kimi görmeye gelmiştiniz?’ dedim. ‘ Eski sevgilim, çocukluk aşkım, ilk aşkımı görmeye geldim amma velakin tabi gördüm ama yanında bir adam vardı. Ben de gidemedim yanına. Ne yapayım be kızım evlenmiş demek ki hiç selam vermeden gidiyorum şimdi.’ demez mi? Bir de elinde bir çanta, içinde 18 yaşındaki ilk aşkı Necla Hanım’a olan hediyeler. Çıkardı hemen gösterdi bana bir heves bir heyecanla. Şiirler yazmış ona vermek için. Özenmiş bir de tabii giyimini kuşamını bir görseniz nasıl bakımlı nasıl özenli. Ben zaten 94 yaşındayım demesinden sonra inanamadım Yusuf dedeye. Ne kadar da dinç duruyordu öyle. Hayran kaldım Yusuf dedeme. Kargoya paket yapılmış ama gönderilememiş mektuplar… bir tablo almış iki kuş resmi var biri kendisi biri Necla Hanım. Bir de Bakım Merkezinde el emeğiyle yaptığı kolyeler. Ta o zamanlar gençlik yıllarında yazdığı şiirleri kitap halinde basmış. Gösterdi bana aç bakalım dedi bir sayfa şansına ne düşerse. Açtım büyük bir hevesle. Sevgililer Günü adlı bir akrostişle bakakaldım kitaba. Yani dedim Yusuf dede gençliğime ver bak sevgili ile ilgili bir şiirin çıktı. Gülüştük tabi. Okudum sonra çektim hemen fotoğrafını. Sonra bana demez mi senin adın ile de yazayım bir akrostiş. Çıkardım kalem kağıt başladı yazmaya. Şöyle göz ucuyla baktım ne yazdığına. Elleri, yılların yorgunluğuna rağmen konuşmuştu elleri. Elime verdiğinde kağıdı büyük bir heyecanla okudum. Şairane ruhlu kocaman kalbiyle bana yazdığı akrostiş anılar bandında yerini almaya koyulmuştu bile. Çok güzel olmuş eline, yüreğine sağlık dedim. Mutlu oldu çünkü biliyordum güzel söze, ilgiye muhtaçtı. Her doğruyu, her yanlışı görmüş hüzünlü gözleriyle gülümsedi bana.’’Beni ziyarete geleceksin değil mi’’ dedi sonra çok memnun kalırım. Geleceğim tabi müsait olduğumda gelmem mi dedim. Yalnızlık Allah’a mahsustur boşa mı denmiş. Nerden gelirse gelsin dağlardan, kuşlardan, denizden, insandan, hayvandan, ottan, böcekten, çiçekten..Gelsin de nerden gelirse gelsin, bir hişt hişt sesi gelmedi mi fena. Geldikten sonra yaşasın çiçekler, böcekler, insanoğulları.. Velhasılıkelam bir ses lazımdı insana, huzur verebilecek, yanında varoluşuna binlerce kez şükredebildiğin biri olmalıydı. Hatasıyla, kusuruyla sevebileceğin biri. Marifet kusursuz insanı sevmek değildi, hatasıyla sevebilmek, ona gönül verebilmekti.
Kadıköy’e doğru yol alırken otobüs biz devam ediyorduk sohbete. Anılarını anlatıyordu bana. Harbiye’den mezun oluşunu. İki yıl kaldığı Amerika’daki maceralarını, çapkınlıklarını. Bunları anlatırken kim bilir geride kalan, belki unutulan, hatırlanmaya çalışılan anılarını anımsamak ne hoş gelmiştir ona. Bir nevi artık arkadaşı olmuştum. Üçüncü bir dedem olmuştu. Yusuf dedem… hiç unutamayacağım. Tabi bir de kendini unutturmayan ilk aşkı Necla Hanım var. Ona da buradan selamlarımı, sevgilerimi iletiyorum.
Nihayetinde Kadıköy’e gelmiştik. Yineledi tekrarda ‘’ gelmeyi unutma tamam mı?’’ Tamam dedim söz geleceğim. Bir fotoğrafını çekeyim dedim şöyle Kadıköy sahilinin o vurgun yemiş denizine, balığa aşık olmuş güvercinlerine karşı. Tamam dedi çektim hemen. Bir de şöyle nefsi suret yapalım demeden ağzımdan aldı lafı. Biri de bizi çekse ya dedi sonra. Açtım hemen kamerayı çektim ikimizi. Biraz içi buruk ayrıldı yollarımız. Yusuf dedeyi unutma dedi. Unutur muyum hiç dedim ve yineledi mısralarını..
‘Dünya dolu gemi, insan yelkeni. Fikir dümeni. Unutma beni asla unutmam ben seni… ‘