Bir zamanlar evli erkeklerde şu vardı: rutin evlilikleri olduğu gibi devam etsin yani elinin altında karısı dursun ama o gönlünü başka kadınlarla hoş etmeye devam etsin. Boşanmayı düşünmezler ve kurulu düzeni bozmak istemezler, ‘’Ya bunlar gelip geçici heves’’, ‘’Bunlar erkeğin elinin kiri’’ der ve boşanmayı düşünmezlerdi. Günümüzde ne acı ki, böyle düşünen erkekler gibi birçok kadın da boşanmak yerine rutin giden evliliklerini ya da mutsuzluklarını başka erkeklerle gidermeye çalışır oldular ve ne yazık ki, kocasını aldatan kadınların sayısı hiç de küçümsenmeyecek boyutlara ulaştı. Bununla birlikte artan kadın cinayetlerinin de aynı oranda artış göstermesi yadsınamaz bir gerçek olarak önümüzde duruyor artık.
Evliliklerinde mutsuz olan kadınların sayısı her geçen gün artarken, yine de kadınlar bu evliliklerini de sürdürmekten yana bir tavır içindeler. Bu durumun ya mecburiyetten, ya sosyoekonomik sebeplerden ya da korkularından kaynaklı olduğu gözlemleniyor. Boşanmak isteyen bir kadın çeşitli baskılara, tehditlere ve şiddete maruz kalabiliyor. Öte yandan, öldürülme korkusu da cabası. Boşanmayı başarabilen kadınların birçoğu bile buna rağmen kendilerini güvende hissetmiyorlar ve eski kocalarının şiddetine, tehdidine maruz kalabiliyorlar ve hatta öldürüyorlar. Bu somut talihsiz örneklerin dışında sosyoekonomik olarak kendini kurtarmış şanslı kadınlar da elbette var ve onlar kendilerine yeni bir hayat kurmakta belki bu örneklerde saydığımız kadınlardan daha avantajlı bir ortam sağlayabildiklerinden onların yaşadığı bu türden sıkıntı ve tehditleri yaşamamışlardır.
İşin trajik yanı ise, tüm bu yukarıda saydığımız nedenlerden ötürü boşanmayı kendi hayatı için tehdit unsuru olarak gören birçok kadın evliliğe boyun eğerken, aynı zamanda eşini aldatmakta da bir sakınca görmeyip aldatma yolunu seçmektedir. Ve böylece aldatan erkekler filosuna aldatan kadınlar da katılmış oluyor.
Aldatan kadınları irdeleyecek olursak, yukarıda saydığımız sebeplerin dışında şunları görüyoruz genel anlamda:
Öncelikle aldatma platformu olarak sanal ortam tercih ediliyor çünkü en rahat oldukları yerin burası olduğu gözlemleniyor.
Ve ne hikmetse her birinin hikayesi de aynı temelde buluşuyor, o da şu: ‘’ Evliliğimde çok mutsuzum’’, ‘’Kocam/ karım beni ihmal ediyor’’,’’Bana ilgi göstermiyor’’, ‘’romantizm bitti’’, ‘’Eşim beni anlamıyor’’, ‘’Ayrı odalarda yatıyoruz’’, ‘’O TV izliyor, ben de nete takılıyorum’’ gibi birçok benzer gerekçelerin sıralandığını görebiliriz. Karşısındaki kişi ‘’Neden boşanmıyorsun?’’ diye sorduğunda ise, işin ilginci verdikleri cevaplar da benzeşme göstermekte. Örneğin, ‘’Çocuk/çocuklar’’ en büyük gerekçe olarak gösterilir tabii ki. Sonra, kadınlar için ‘’Sosyoekonomik’’ sebepler, ‘’Aile ve çevresel faktörler’’ gibi… Kimi için ise, evindeki kurulu düzenin bozulmaması, özellikle ekmek elden su gölden ve rahat yaşayan kadınlar ise, kocası onun hiçbir şeyine karışmıyor ise, koca karısına ya da kadın kocasına göz yumabiliyor ve ‘’Aman rahatım bozulmasın, böyle iyi’’ deyip boşanmayı düşünmüyorlar ise Bu ‘’Kutsal’’ evlilikler böylece sürmeye devam ediyor.
Bu evlilikler sürmek zorunda mıydı? Tabii ki değildi ama neylersiniz ki, bu durum anlatanın da ve karşısında onu dinleyenin de işine geliyordu. Nasıl mı? Çünkü kadın da erkek de, kendisini dinleyen ve sorgulamayan birini bulmuştu. Üstelik her ikisi de bir diğeri hakkında şunu düşünürken bir şeyleri yaşamaya karar veriyorlardı, neydi bu derseniz? ‘’Biriyle evliliğini sürdürürken benimle bunları paylaşan, benimleyken de bir başkasıyla bunu yapmayacak mı?’’ İşte asıl yanıt verilmesi gereken soru buydu ve her iki taraf da bu konuyu asla gündeme getirmiyordu çünkü bilerek lades demişlerdi ve anı yaşamaktan başka bir beklentileri olmayan ve günü kurtarmak telaşında olan insanlardı. Tüm bunlarla birlikte ‘’Evlilik’’in anlamı neydi ki günümüzde?
Sevgi bağının ve sadakatın bittiği kağıt üzerindeki ‘’Evlilikler’’ beraberinde yozlaşmış kültürün, altüst edilmiş değerlerin de simgesi olmamış mıydı artık sizce de?
Fotograf kaynak: https://unsplash.com/photos/cMOpU7Xg4Hc