“Kabile yaşamı, bir dönemin geleneğiydi; günümüzde böyle bir gelenek kalmadı.” diye düşünebilirsiniz. İnsanlar şehirlere akın ettikçe yani globalleştikçe kabileler yerini karmaşık şehirlere bırakmış görülebilir. Fakat şekil değiştirmiş olmasına rağmen hala kabile yaşamı devam ediyor. İnsanlar hala akrabalardan oluşan kabile gruplarıyla yaşıyor ve güçlerini kabiledeki erkek sayısına göre belirliyorlar. Hala işlerini güçlerini çoğunlukla devlet gücüyle değil, kabile imkanlarıyla halletmeye çalışıyorlar. Kabilesiz insanlara karşı hoyrat ve acımasızlar. Özellikle büyük şehirlere kalabalık aileler şeklinde göç etmiş olanlar, bu geleneğe sahip çıkmayı varlıklarını korumak için zorunlu görüyorlar. Kabilelerin “sahipsiz” olarak adlandırdıkları kabilesiz insanların ise devletin ağır işleyen mekanizmalarına sığınmaktan başka çareleri olmuyor. Hele de bu insanlar parasız ve sosyal çevreden yoksunsa, o katı şehir düzeninde eriyip gidiyorlar.
Galiba değişmeyen sadece kabile düzeni değil. Değişmeyen insan. Hala aynı zaaflara, hala aynı tutkulara, hala aynı hırslara sahip. Hala mağarada yaşayan atalarından pek bir farkı yok aslında. Şekilsel değişiklikler öze ne kadar sirayet eder ki? İnsan hala gücü ve iktidarı ele geçirmek için her şeyi gözü kara bir şekilde yapar. Hala güçlü olan güçsüz olanları eziyor. Hala parası olanla fakir arasında onur kırıcı bir fark var. Hala menfaatleri uğruna öldürüyor, aç bırakıyor, tecavüz ediyor, katlediyor. İnsan değişmiyor. 21. yüzyıl da olsa, hala çevresindeki erkek sayısını bir güç göstergesi sayabiliyor.
Bu günlerde insanların Mars’a yerleştiklerinde kuracakları yaşam düzeniyle ilgili düşünüyorum. Dünyada yaptıkları hatalardan arındırdıkları, insanî değerleri önemseyen, insanın gerçekten değişebileceğini ispatlayan bir düzen kurabilecekler mi? Yoksa orada da kabile düzeni devam mı edecek? Ultra üst düzey teknolojilere sahip olsa bile hala sülalesindeki erkek sayısı veya banka hesabındaki parası mı güç kriteri olacak?
İnsanın olduğu yerde adaletin barınacağına inanmıyorum. İnsanın mayasında yok adalet. Adalet ancak zaaflardan arınmakla mümkün olur. Bu ise insan için mümkün değil. Belki de bir aslanın, bir ceylanı yemesidir adalet. Biz insanlar olarak adaleti yanlış anlamışızdır; olamaz mı? Ya da adalet diye bir şey yoktur. O da, bizim var olduğunu düşünerek kendimizi mutlu hissettiğimiz şeylerden birisidir, belki de.
İnsanlar ne bir adım ileri gittiler insanlık tarihinde, ne bir adım geri. Neyseler hala olar. Gerisi sadece oyun ve eğlence.
“Bu dünya hayatı sadece oyun ve eğlenceden ibarettir.” Ankebut, 64.
Fotoğraf: https://gaiadergi.com