Ferit Edgü son dönemlerde eserlerini okumaya çalıştığım ve külliyatını en azından bir kez elden geçirmek istediğim yazarlardan biri. Özellikle kendine has anlatımı, şiirsel dili ve ilgi çekici konularıyla Ferit Edgü Türk Edebiyatı’nda yerini almış önemli yazarlarımızdan da biridir ayrıca.
Eserlerinde bilinç akışı, buhran sayıklamaları, düşler, kararsızlıklar ve monologlar ön plana çıkar. Yazarın oluşturduğu karakterler hep bir iç dünya ve dış dünya arasında git gel halindedir. Baskın karakter gözleri hakimdir bu eserlere. Baskın karakter gözleri derken kastettiğim, yazarın oluşturduğu karakterler anlatıda çok ön plandadır. Mekan, çevre, diğer kişile ve hatta olay sadece o karakterin duygu süzgecinden geçtiği kadar bir fon olarak vardır. Asıl olan şey yazarın kendisiyle olan ilişkisidir. Özellikle yazarın da en iyi eseri olarak kabul edilen Hakkari’de Bir Mevsim kitabında çokça gözlemleyebiliriz bunu.
Yazarın değerlendireceğim bu öykü kitabı yani “Bir Gemide” 1978 yılında yayınlanmış ve 1979 yılında öykü dalındaki belki de en prestijli ödül olan Sait Faik Hikaye Armağanı’nın sahibi olmuş. Kitapta sekiz öykü yer alıyor. Bir kaç sayfalık ödüllerin yer aldığı kitap seksen sayfa. Kitap Yapı Kredi Yayınları’ından neşredilmiş. Kitaptaki öyküler okuduğum bir önceki öykü kitabı “Doğu Öyküleri’ne göre daha çeşitli ve daha farklı konuları işliyor. Bu kez okurum kitaplarının aksine öyküler doğuda değil denizi olan batıda bir coğrafyada geçiyor.
İlk öykü olan “Kaza” öyküsünde karakterin başından bir kaza geçmiştir fakat yazarın önceki eserlerinde de gördüğüm o tekinsiz ve bulanık ortam burada da kendini gösterir, karakter ne kazayı, ne de hangi araçta olduğunu bir türlü hatırlayamamakta ama kafkaesk bir durumda etrafındakilerin söylediklerine bir türlü inanmamaktadır.
Burada belirtmem gerekir ki, yazarın seçtiği ana karakterler (muhtemelen kendisi) orta sınıf veya alt-üst sınıf diyebileceğimiz eğitimli, entelektüel, yazan, melankolik, yalnız, depresif ve içe kapanık kişilerdir. Neredeyse tüm başkarakterler böyledir. Yazar bu anlamda başkalarından çok kendisini yazmaktadır diyebilirim.
İkinci öykü “Kentin Üzerinde Dayanılmaz Bir Koku” eserinde ise kokuya hassas olan karakterimizin bir sabah uyandığında tüm şehri kaplayan rahatsız edici bir koku duymasıyla başlıyor. Yine Kafkaesk bir çelişkiyle diğer insanların farkında olmadığı veya karakterin öyle zannettiği bu durum karakterimizi daha da büyük bir çelişkinin içine sokar. Alegorik bir konu olduğu belli olan bu öykü de yazarımız belki de insanların yozlaşmasını ve adeta çürümesini dile getirmek istemiş böylece diye düşündüm öyküyü okuyunca. İlk iki öyküde de kurgunun ön planda olduğu bir olay akışının da görünür olduğu öyküler okuduk.
Üçüncü öykü ve benim en çok beğendiğim ikinci öykü olan “Bir Gemide” öyküsü. Bu öykü de yine bir önceki öykü gibi sembolik ve alegorik bir öykü. Bir gemide olan karakterimiz yine klasik Ferit Edgü yaklaşımıyla bu gemiye nasıl geldiğini, ne zamandır burada olduğunu, nereye gittiğini bilmemekte onun ifadesiyle “ansımamaktadır.” Gemiyi hayatın kendisi olarak ele alan yazar, insanın daha doğrusu “aydın” insanın bu gemideki durumunu çarpıcı bir şekilde sorgulamaktadır. Yine anlatı ve bilinç akışları olsa da bu öyküsünde de bir kurgu ve bir olay göze çarpmaktadır.
Dördüncü öykü ve sanırım en sevmediğim öykü “Kanca” öyküsüydü. Bir gençlik anısı olarak anlatılan bu öykü de bir gencin teknesiyle denize açıldığı bir kız ile aralarında geçenlerin anlatıldığı, insana bir ergen fantezisini hatırlatan bir öyküydü. Anlatımı ve şiirsel üslubu keyif verse de konu itibariyle bana çekici gelmedi diyebilirim.
Beşinci öykü “Dönüş” daha önceden sesli olarak dinlediğimde beğenmiştim, kitapta okuduğumda da en çok beğendiğim öykü oldu. Yaşı ilerlemiş karakterimizin baba memletine dönüşünü ve orada evlendikten sonra eşiyle olan ilişkisini konu alan öykü hem şiirsel anlatımı hem de oluşturduğu atmosferle beni etkiledi. Sait Faik ruhu sezdiğim bir öykü oldu bu.
Altıncı öykü, yedinci ve sekizinci öyküler sırasıyla “Seksek”, “Olanak-siz”, “Melek Cici” öyküleri ise son öykü haricinde monolog ağırlıklı ve bu monologlar yer yer sayıklama ve cezbe halini alırcasına yazarın anlık düşünce bombardımanına tutuluyoruz. Kurgu çok bulanık öykülerdi bunlar. Önceki öykülere göre daha az beğendiğimi söylemeliyim. Son öykü ise bir senaryo niteliğinde anlatılmış bir öykü.
Kitap Ferit Edgü’nün dünyasına girmek ve öykünün farklı lezzetlerini tatmak için bulunmaz bir fırsat. Okunası bir kitap…
Analizi video olarak da izleyebilirsiniz.