Mutlu olma hevesi her birimizi kamçılıyor. İtirazı olan?
O halde açabilirim.
Asrın son şikayeti, mutsuzluk…
Bu belki de en haklı rahatsızlık!?
Ne de olsa “mutlu olmak” şimdilerdeki “mutlak olmak”. Yani düşünün. Öyle zor bulunan bir nimet.
Cezbediciliği de bundan.
Mesela sen. Mutlak bir değere sahip olmalısın. Önce azla yetinmemeyi öğrenmen gerek. Bir o kadar kendini değişime kapatarak, eleştiriye paye vermeden ilerlemen makbul olan. Motivasyonunu bu noktadan sağlayacağız. Yardım etmek için buradayım. Sınırsız olanı hayal etmen gerek bundan böyle. Hırslı ama hızlı olmayan derin bir nefes al şimdi. Eveeet. Başlayalım.
Önce söylediğim gibi konuyu açarak tam anlamıyla idrak etmeni sağlamalıyım. Bu seni hırslandıracak. Şimdi bir nefes daha al. İşte başlıyoruz.
Aklından hiç çıkarmaman gereken bir sloganın var artık. Yastığının da duyacağı şekilde binbir gecenin binbir sabahında aksatmadan seslendir:
“Mutlaksan mutlusun”.
Sıradaki söyleyeceklerimi dikkatle dinlemelisin.
Büyük yahut küçük bir kitleye egemensen güçlüsün.
Güçlüysen haz alıyorsun.
Haz alıyorsan en mutlu artık sensin!
Bu verimli döngüde hak ettiğin yere, sanki sana ayrılmasına rağmen bir hırsızca gasp edilmiş gibi arzuladığın bu yere henüz varamadıysan, mutsuzsun.
Yoksa inkar mı edeceksin? Hiç yeltenme inandıramazsın.
Ellerinde haddini aşan bir güç yoksa seni seven en fazla bir desteyi; eşini, anne ve babanı, çocuklarını bile harcamaz mısın hükmetmek uğruna?
Peki ya senin esas değerini sevenlerin mi ispatlayacak? Kim onlar, neyi ima ediyorlar? Bekle. Eline hele bir güç geçsin, sana o dakika önemli olduğunu anlatmak için kuyruğun olacak pek çok “sevenin” var. İnan onlara. Asıl onlar gerçekten sana değer verenler. Düşmanın olmak da istemeyecekler üstelik. Güven onlara. Elbette en doğruyu onlardan duyacaksın. Yalana bir gıdım cesaretleri olmayacak. Düşün bak ne büyük kudretin olacak.
Birilerine korku saldığın sürece önemlisin sen dostum. Birilerine diş geçirebildiğin sürece.
Bundan sonra senin dostunum. Ben de sana artık hep doğruları söylemek zorundayım dostun olarak.
Güçlen, en doğruları sana ilk gelip söyleyen ben olacağım. Sana ihanet etmeyeceklerin başında ben varım artık.
Zamanla daha da inanacaksın samimiyetime.
Şu an anlayamazsın. Pekala alışacaksın. Henüz gücüne kavuşamamış kişilere doğruları anlatan, onun gerçek değerini söyleyen pek fazla kişi olmaz.
Bırak onları. Sen hele bir güçlen, herkes haykıracak gerçek “sen”i. İnan diyorum onlara. Seni saygın biri yapacaklar.
Ah, yanlış söyledim. Sen kendin saygınlaşacaksın. Seni çevreleyenler de bu yükselişinin altında ezilip hak ettiğin “samimi” övgülerle seni kucaklaştıracak. İşte o zaman mutlu olacaksın. En mutlu.
Şimdi beş para dahi etmiyorsun, ancak üzülme yakında bu değişecek. Azmin erdemindir dostum unutma. Yolunda kimi çiğnediğine fazla takılma derim. Onlar sana doğruyu gösterme kisvesi altında yolunu tıkamak isteyenler. Bakma sana yakın göründüklerine. Haset ediyorlar dinleme.
Onlar değil miydi seni aciz olduğuna inandıran. Bu dayatmalara karşı koyamadın bile kudretli dostum. Öylesine inandırıcıydılar. Azla yetin dediler, nasihatler verdiler. Seni öylece sevdiler, safi sen olduğun için. Hepsi yalancı dostum. Yolundan cayma sen.
Beş para etmez olmayacaksın artık. İstiyorsun ki on para et. Hakkın. İstiyorsun ki tepeden bak o seni yolundan caydırmak isteyen riyakarlara. Bunlar hep hakkın. Tepeden baktıkların da zamanla gücüne hayran kalacak. Merak etme çıkarsızlar da.
Belki seni yanlarında isteyen azınlığı kaybedebilirsin. Ama tek kaybın onlar olacak, bu nedir ki hayranlarının yanında.
Unutma sana en büyük zararı vermeye çalışanlar o şimdi en yakınında olanlar. Seni böyle de seviyorlarmış. Böyle mi demişlerdi?
Riyakarlar. Paçanı o namuslu çukura çekmeye çalışıyorlar.
Tıka kulağını. Beni dinlediğin sürece mutlaka hak ettiğin gibi olacaksın.