Birkaç saat önce tamamlanan Galatasaray-Fenerbahçe Meydan Muharebesi ile alakalı herkes bir fikir beyan ediyor. Kimi haddini aşıyor kimi holiganlıktan öteye gidemiyor ancak ben mevzuyu klişe söylemlerin dışında bir şekilde ele almaya gayret edeceğim. Öncelikle şu unutulmasın ki futboldur, maçtır ikincil önemli şeyler. İlk olarak yitip giden o gencecik cana Allah’tan rahmet yakınlarına da başsağlığı dilemek gerekiyor. Şimdi kavgaya gelebiliriz.
İki kulüp arasındaki maçların neredeyse tamamında küçük ya da büyük çaplı olaylar çıkıyordu. Artık meslek etiği falan da kalmadı zaten. İtiş kakışa karışmış hiçbir sporcunun diğerinden farkı yok. Buna karşın dün yaşanan o hengâmenin içerisinde dikkat çekmek istediğim bir başka nokta var. Daha doğrusu bir karşılaştırma yapacağım. Kıyası yapılacak kişiler Hasan Şaş ve Barış Alıcı. Biri senelerdir futbol camiasının içerisinde yer alan bir insan. Barış Alıcı ise 1997 doğumlu bir delikanlı. Bu iki insan o berbat olayların arasında ne yaptı iyice analiz etmek lazım. Sağduyulu bir şekilde kavgaya tutuşan futbolcuları ayırması -en azından kendi oyuncularını o alandan çıkarması- gereken Sayın Şaş, Fenerbahçeli bir futbolcuya arkadan saldırarak direkt olarak gözünü hedef aldı. Ardından da bir başka oyuncunun peşinden koştu. Barış ise takım arkadaşını kovalayan Galatasaray kafilesinin önüne kendini atarak her şeyin daha da büyümesini engellemeye çalıştı ve takım arkadaşını korudu. Bu genç oyuncu olaylara hiç karışmadan direkt duşunu almaya gitse yeterince olgun ve profesyonelce davranmış olacaktı zaten. Bundan sonra sadede geliyorum.
Yukarda kısaca anlatmaya çalıştığım iki davranış kalıbı arasındaki tezatlık iyi incelenmeli. Sonunda da bir seçim yapılmalı. Bizler artık futboldan keyif almayan insan güruhu haline geldiğimiz şu günlerde renkleri, holigan tavırları veya sübjektifliği bir kenara bırakarak işleri kökten etkileyecek tercihlerin arifesindeyiz. Seçenekler gayet net: İlki senelerce bu ülkenin futbol piyasasından ekmek yemiş ve burada var olmuş 40 yaşının üzerindeki “Yardımcı Antrenör” vasfındaki biri. Galatasaray taraftarı Şaş’ın yaptığı insanlık onuruna sığmayan hareketleri tuttuğu takımın elemanı diye körü körüne savunacak mı? Toplumun futbolla ilgilenen kesimleri bu holiganca tavra kamu vicdanında ağır bir fatura kesmek yerine kayıtsız mı kalacak? Yoksa daha 21 yaşındaki Barış Alıcı’nın cesaretini, sağduyusunu ve olgunluğunu mu destekleyecek? Bakın, bir kez daha tekrar ediyorum: Burada konu kulüp destekleme, adamına sahip çıkma meselesi değil. Bu iki aktörün hangi takımda olduğu da önemli değil. İşin özü mevcut noktada kangren olmuş futbol iklimine gerek müşteri gerekse halk sıfatı ile gerekli neşteri vurarak bir şeylerin yoluna girmesine, eski günlerdeki gibi olmasına katkı sağlamak. Toplumlarda insanlar gibi tercihlerini yaşarlar. Anadolu insanı, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ya da her ne olarak adlandırırsanız adlandırın gelinen noktada bir reaksiyon vermek durumundayız.
Sözü fazla uzatmaya gerek yok. Barış Alıcı’nın yaptığı hareket bu ülkede futbolun geleceği olmalı. Unutulmamalı ki dün maç sonunda sahada Barış gibi 20 tane futbolcu olsa hiçbir olay çıkmazdı. Ancak renktaşlık üzerinden intikam kokan kısır edebiyatlar yapılmaya devam edilecekse kimse olan bitenden şikâyet edemez. Hasan Şaş orada yıllarca ekmeğini yediği futbol camiasına ihanet etti. Tecrübesi ve yaşı sükûnete hizmet etmeliyken holiganca taraftarlık güdüsü kaosa hizmet etti. Seçim bizim: Hasan Şaş zihniyeti mi, Barış Alıcı hareketi mi?