Yeni sezonun yazılarına FIVB Kadınlar Dünya Voleybol Şampiyonası ile başlıyorum. Ülkemizin de katıldığı bu organizasyon olimpiyatlardan sonra en saygın turnuva konumunda. Filenin Sultanları yarın başlayacak şampiyonada B Grubu’nda; Çin, İtalya, Bulgaristan, Kanada ve Küba ile karşılaşacak. Turnuva statüsüne ve diğer teknik ayrıntılara Türkiye Voleybol Federasyonu’nun sitesinden ulaşabilirsiniz. Turnuva Japonya’da düzenlendiği için maçları izleyebilmek bir miktar fedakârlık gerektiriyor. Kanada karşısına çıkacağımız ilk maçımız 10. 10’da başlayacak bununla birlikte 3 Ekim Çarşamba günkü İtalya maçı ise 07.40’ta. Tüm karşılaşmalar TRT Spor’dan naklen yayınlanacak.
Mevcut dünya sıralamasına bakıldığında rakiplerimizden ikisi bizden yukarda(Çin 1, İtalya ise 7. durumda) bulunuyor. Türkiye 12. sırada ve diğer rakiplerin sırlaması şöyle: Bulgaristan 17, Kanada 19, Küba 25. Sadece bu verilere bakarak turnuva sonucuna dair sağlıklı ve isabetli bir tahminde bulunmak pek mümkün olmasa da en azından gruptan çıkabilme şansımızın yüksek olduğunu ifade edebilirim.
Genç bir kadroya sahip olan Milli Takım’da izlemeye alışık olduğumuz birçok yüz takıma dâhil edilmedi. Dolayısıyla yeni Sultanlar’ın nasıl bir performans sergileyeceği büyük merak konusu. Durum böyle olunca her maç sürprizlere açık hale geliyor. Sonuç olarak daha heyecanlı karşılaşmalar izleyeceğimizi söyleyebilirim. Fena sayılmayacak genişlikte bir havuzun içerisinden seçilen ve çok az sayıda genç sayılamayacak oyuncu bulunduran bu kadro Türkiye’nin kadın voleybolundaki 10 yıllık kaderinin belirlenebileceği bir sınav verecek. Uluslararası bağlamda otoritemizi devam ettirebileceğimiz bir derece elde etmeleri bu açıdan önemli.
Yarın Kanada’ya karşı galip gelmemiz durumunda gruptan çıkmayı büyük ölçüde garantilemiş olacağız. Şayet bu galibiyeti elde edersek son maçta karşılaşacağımız Küba karşısındaki olası bir galibiyet diğer maçların sonucuna bakmaksızın bizi bir üst tura taşıyabilir. Dolayısıyla daha birinci günden en kritik sınava çıkmış olacağız. Aslında Çin maçı ilk gün olsaydı bizim için turnuvaya ısınma olarak görülebilirdi. Çünkü gerçekçi olmak gerekirse dünyanın zirvesinde bulunan Asya temsilcisi yeni kurulan takımımız karşısında büyük avantaja sahip.
İlerleyen günlerde işin voleybol kısmına dair daha ayrıntılı şeylerden bahsedebilirim ancak benim şampiyona arifesinde dikkat çekmek istediğim bir nokta var: Medyanın ilgisi ve halk desteği. Bu atmosferi ilk kez deneyimleyecek birçok oyuncunun bulunduğu takımımızın destek ve ilgiye her zamankinden daha çok ihtiyacı var. Gerek haber bültenleri ve gazete sayfalarında yer almak gerekse özellikle sosyal medya üzerinden bir toplum desteği görüyor olmak tüm kafilenin moral motivasyonunu artıracaktır. Bu tür bir artışın etkileri de sahaya gözle görülür ölçüde yansıyacaktır. Onlar zaten her fırsatta bizim göğsümüzü kabartıp bunu fazlasıyla hak ettiklerini ispatlamış durumdalar.
“Şampiyona Günlükleri” başlıklı yazılarla turnuvadaki gelişmeleri sizlerle paylaşmaya çalışacağım. Başarılı ve sevindirici haberlerle birlikte olmayı umuyorum. Önümüzdeki Pazartesi günü (01. 10. 2018) daha detaylı ve voleybol temelli ilk günlükte görüşmek üzere.