Yalnızlık manifestosu

Bir insan, aynı anda sonu uçurumla biten bir yokuştan aşağıya doğru sürüklenip,

yüzlerce metre yükseklikten paraşütsüz bir şekilde acımasız kayalıklara doğru süzülüp,

koca bir okyanusun içinde tüpsüz bir şekilde bir yosun gibi salınıp,

ıssız bir gezegenin çöllerinde bir başına dolaşıp,

devasa mağaralarda bir demet ışık arayarak dolaşabilir mi?

Evet, dolaşabilir.

Eğer bu kişi yalnızsa aynı anda tüm bu söylenenleri yapıyordur.

Yalnızsa insan, eğer gerçekten yalnızsa

kendisini bir sonun içinde hisseder,

bir yıkıma giden sonun.

O, bulanık bir nehirde sürüklenen bir dal parçası gibidir.

Nehir onu azgın bir şelaleye sürüklemektedir.

Fakat o sadece başka birisinin yaşamını izler gibi izlemektedir bu sahneyi.

 

Yalnız insan her zaman üşür bilir misiniz?

Onları hiçbir ısıtıcı ısıtamaz.

Onların ruhundaki titremeyi hiçbir giysi,

hiç bir mont geçiremez.

Onlar hep ürkektir,

hep çekingendir,

hep anlaşılamayacaklarını bilmenin acısını duyarlar,

bu yüzden hep rol yapmak zorundadırlar,

yalnız değillermiş gibi.

Adeta en yakınlarındakilerin bile onları duyamayacağı bir cam fanus içindedirler,

bağırırlar ama seslerini duyuramazlar.

Her zaman melankolik, her zaman kederlidirler

adeta mutlu olmaktan utanırlar.

 

Yalnız insanlar yabancıdırlar herkesin aşina olduğu şeylere.

Onlar acemice montajlandıkları bu hayat manzarasında hep eğreti dururlar.

Belki geriden bakınca farkında olmazsınız

ama onlar yeni keşfedilmiş bir adaya ayak basan insanlar gibidirler.

Bazen konuşurlar ama aslında susarlar,

bazen dinlerler ama aslında duymazlar,

bazen bakarlar ama aslında görmezler,

bazen gülümserler ama aslında gözleri nemlidir.

Yalnız insanları hoş görün, onlar bu dünyanın “Araf”ındadır.

 

Onları bazı görgü kurallarını es geçtiklerinde,

sizinle uzun süre görüşmeyip hatta görüşmekten kaçtıklarında,

aradığınızda açmadıklarında veya çok geç döndüklerinde,

bıkkın ve tükenmiş göründüklerinde,

size küçük gelen şeyleri büyütüp kendilerine aşılmaz bir sorun haline getirdiklerinde

onlara sitem etmeyin ve onlara kızmayın.

Sadece anlamaya çalışın onları, anladığınızı zannetmeyin.

Yalnızlar artık dağ başlarında, ıssız ormanlardaki bir kulübede veya mağaralarda barınmıyor artık.

Onlar metroda, otobüste, dolmuşta, apartmanda, iş hayatında, aile ortamında, sokakta, okulda,

belki de yanıbaşınızda.

 

Resim: https://www.bbc.com

Son Yazılar

Yazmak, çizmek peşinde, yanmayı pişmeye tercih eden biri...