Efeler Ligi’nde ilk yarının bitmesinin ardından Kupa Voley maçları başladı ve turnuvanın kazananı da yarın Şanlıurfa’da belli olacak. Aslında çeyrek final maçlarında sürpriz ve konuşmaya değer karşılaşmalar oldu. Fakat geçmişte Türkiye Kupası olarak devam eden organizasyonun geçen sezon itibariyle formatını ve adını değiştirmiş olması nedeniyle şahsen bu maçlara dair bir şey yazmayı tercih etmiyorum. Önceki sene yaptığım eleştiriyi devam ettirmek amacındayım. Sonuçta hatada ısrar ediliyorsa eleştiride de ısrar edilmeli, öyle değil mi? Zaten ısrar etmek karakterimdeki en baskın unsurlardandır.
Öncelikle şunu ifade etmeliyim; sadece en üstteki ligin takımları arasında bir Türkiye Kupası oynanamaz. Bu organizasyon birçok takım sporunda on yıllardır yapılıyor. Aşağı yukarı usulü ve sistemi bellidir. Asıl amaç olabildiğince farklı seviyeden kulübü buluşturup işe tam anlamıyla ulusal bir boyut katmaktır. Türkiye Kupası’nın her branşta defalarca şampiyonluk yaşamış bir İstanbul kulübüyle hep alt liglerde mücadele etmiş olan küçük bir Anadolu şehrinin kulübünü karşı karşıya getirip ülkedeki bütün takımların en büyüğünü tayin edebilmek gibi bir amacı vardır. Bu açıdan bakıldığında Kupa Voley’in bir alternatif olamadığı kesin. O zaman bu yeni formata bambaşka bir turnuva gözüyle bakmak gerekiyor. Fakat bu şekilde düşününce de bizim Türkiye Kupası’nın nereye gittiğini sormak lazım.
Sanırım Nasreddin Hoca’dan şu diyaloğu okur gibi hissediyorsunuz. “Bu tarttığım kediyse ciğer nerede, bu ciğerse kedi nerede?” Ben ortada fıkralık bir hâl var demedim, yazıyı okuyan herkes kendi çıkarımını, değerlendirmesini yapar zaten. Ortadaki tek kesin şey büyük bir özensizlik olduğu ve Türkiye Kupası geleneğinin özüne aykırı bir uygulamalar bütünü olduğudur. Ülkemizdeki spor kültürünün en önemli parçalarından birini bu şekilde “Yaptık, oldu!” diyerek yok edemezsiniz.
Yetkililerin illa ki mantıklı bir açıklaması vardır. Takvim sıkışıklığı ya da takımların masrafları gibi gerekçeler sunulabilir. Şayet sıkıntı bunun gibi bir şey ise gerekirse Federasyon’un ve Spor Bakanlığı’nın sorumluluk alıp bu düzeni devam ettirmesi gerekirdi. Hatta belki en kötüsü büyük kulüplerimizin istirhamları (somut bir şey bildiğim yok ama bu da azımsanmayacak bir ihtimal hem de maksat tansiyon olsun) sonucunda güzelim kupa böyle “dostlar alışverişte görsün” anlayışıyla heba edilmiş de olabilir. Angarya falan olarak görüyorlardır dünya yıldızlarını mütevazı Anadolu takımlarının karşısına çıkarmayı. İşte bunların hepsi beyin fırtınasıdır. Neyse ki İnegöl Belediye kulübü orada da bir teselli imkânı buluyoruz. Bu arada İnegöl yazıyı hazırladığım sırada yarı finale yükseldi. Umarım daha da ileriye giderler ve teselli bir zafer ve coşkuya dönüşür. Onlar olmasa mevzu devasa devlet kurumları, şirketler ve futbol merkezli büyük camialar arasında gidip gelecek.
Ne olursa olsun sorunun çözümü köklü bir turnuvayı budayıp tanınmaz hale getirmek olamaz. En kısa zamanda yeni bir formülle kupaya iade-i itibar yapılmalı. Bizler de yeniden “Fenerbahçe-Kahramanmaraş” Belediye tarzında maçlar izleme imkanını yakalarız.