Şimdi bana birincisini yazmadan nasıl bir yazı dizisinin ikincisine geçmeyi başarabildiniz diyeceksiniz. Hemen söyleyeyim; Anadolu tabiriyle cin olmadan şeytanlığa kalkışmamak için. Tabi bu biraz da spontane gelişen bir durum oldu. İzledim ve ümitlendim Milli Takım için. Günlük yazarak olası başarı umudumu her gün sizlerle paylaşmak istedim. Neyse bunu daha fazla uzatmadan işimizin özüne dönelim.
Bildiğiniz üzere Filenin Efeleri cuma günü Hollanda’yı 3-1 mağlup ederek turnuvaya iyi bir başlangıç yapmıştı. Grubun diğer maçında da Belçika son şampiyon Fransa’yı 3-2 yendi. Bu sonuçlarla birlikte Milli Takım ilk maçların ardından grup lideri oldu. Bulunduğumuz noktadan önümüzdeki günlerde karşımıza çıkacak tabloya dair genel bir perspektif sunmaya çalışacağım.
Öncelikle şunu peşin peşin söylemeliyim ki önümüzdeki iki maç oldukça kuvvetli rakiplerle karşılaşacağız. Yukarıda da belirttiğim üzere Fransa son şampiyon ve Polonya’ya kağıt üzerinde yine en güçlü şampiyonluk adayı olarak geldiler. Diğer rakip Belçika da bu potansiyeldeki bir takımı beş set sonunda olsa da mağlup etmiş bir ekip. Yalnız bu maçta Fransızların süper yıldızı Earvin NGAPETH’in oynamadığını da belirtmek gerekir zira bu oyuncu saha içindeki bütün dengeleri değiştirebilecek potansiyele sahip.
Hollanda maçının ardından A Erkek Voleybol Milli Takımımızın Başantrenörü Josko Milenkoski ve takım kaptanı Arslan EKŞİ diğer maçlardan da galibiyetle ayrılmak istediklerini söylemiş olsalar dahi ben bunun profesyonelce bir temenni olduğunu ve oynayacağımız rakiplere karşı alacağımız sonuca ilişkin çok büyük bir beklentiye girmeyerek daha gerçekçi olmamız gerektiğini ifade etmeliyim. Evet, sürprizler olabilir ancak beklentiyi normal seviyede tutarsak hayal kırıklığı ve motivasyon kaybı yaşamayız. İşin bu kısmına özellikle dikkat çekmek istiyorum. Voleybolseverlerin bizim için daha fazla önem teşkil eden gruplar sonrası oynanacak maça kadar yaşayacağı bir moral kaybı yüzünden ilgilerini kaybetmesinden korkuyorum. Zaten bu takımlar karşısında kaybetmek bir felaket sayılmaz çünkü gruptan üçüncü de olsa çıkmamız kesin gibi. Buna karşın önümüzdeki iki maç iki açıdan büyük öneme sahip. Birincisi ülkedeki erkek voleybolunun uluslararası düzeydeki yerini görebilmek. Kafa kafaya verilecek bir mücadele dahi bizim için çok değerli. İkincisi de şampiyonadaki kaderimizi belirleyecek olan çapraz gruptan gelecek takımla karşılaşacağımız maça kadar özellikle mental anlamda tam olarak turnuvanın içine girebilmek. Her turnuva başlangıcı biraz heyecan ve stresi de beraberinde getirir. Bu maçlar rahatlayıp tam anlamıyla konsantre olmak için iyi bir fırsat olacaktır.
Grup aşamasından sonra karşılaşacağımız rakip kesinleşmediği için henüz bir şey diyemiyorum ancak belli olduktan sonraki yazılarda ayrıntılı bir şekilde değinmeyi planlıyorum. Şu an Efeler için en kritik konu hiç şüphesiz ki libero Hasan YEŞİLBUDAK’ın sakatlık durumu. Tecrübeli libero belinden bir sakatlık yaşadı ve önümüzdeki maçlara yetişip yetişmeyeceği şimdilik belli değil. Milli Takımın sağlık ekibi elinden geleni yapıp oyuncuyu en azından grupların ardından oynanacak mücadeleye yetiştirmeye çalışacaktır. Oyuncunun eksikliği bu maçlarda her zamankinden daha fazla hissedilecektir.
Şampiyonada ülkemizin voleybol çıtasını bir üst seviyeye çıkarma ihtimali bulunuyor. Şu an ilk altı da yirmi beş yaşının altında beş tane çok büyük potansiyeli olan oyuncu var. Turnuvada yaşanacak olası bir performans patlaması üç Avrupa Şampiyonası daha görebilecek bu oyuncu grubunun önümüzdeki yıllarda ülke voleybolu adına çok büyük işler yapması anlamına gelir. Maçları takip ederken bu durumu da göz önünde bulundurmanın seyir zevkini artıracağını düşünüyorum.
Fotoğraf: www.tvf.org.tr