Kötülük, insanın içindeki zehir. Bunun dışarı yansıması zulüm. Fiilin faili de zalim olarak bilinir. Tarih sahnesindeki terennümü ise çoğu zaman zafer olarak nida edilir. Ortada bir zulüm varsa bir de zalim belirlenmiş ise, herkes mağdur ve mazlumdur artık. Zulmün sebebinin, zalimin meşruiyetinin bir önemi yoktur. Bunların müsebbibi de bilinmez zaten.
Ama, birisi çıkıp derse ki: “Hayır! Bütün bunların müsebbibi, her şeyi kendi dışında gören mazlumlardır. Zulme rıza gösteren, zalimi alkışlayan mazlumların her biri kendi içinde tek tek zalimdir aslında.
Kendini mağdur gösteren bu kişiler veya toplumlar, kötülüğün zehrini asıl içinde taşıyan ve kendine mazlum rolü biçerek, kendilerine has meşhur bir zalim yaratıp, kendilerini tarih sahnesinden çekerek sosyolojik bir miktar olarak kalan çakıl taşlarıdır. Öyle ki, köşe taşları onlarsız bina oluşturamaz ve onlarsız zulmü inşa edemez zalimler.”
O zaman her şeyin zıttı ile kaim olduğu bir kainatta, zıddını aslı yerine koyan bu adam için olsa olsa meczup derler belki. Ben ise kimseye bir şey demeden aklıma yansıyan şu ayeti okuyorum kendime:
“Onlar, yardım göreceklerini umarak Allah’tan başka ilâhlar edindiler. Bunların onlara yardıma asla güçleri yetmez; aksine kendileri bunlar için hazır kıta askerdirler.” 36/YÂSÎN-74,75
Birilerini kendi dışımızda suçlarken, ormandaki ağaçları kesen balta için, ağaçların söyledikleri “sapı bizden” hükmünü görmezden gelemeyiz elbette. İnsanın kendine yaptığını kimse yapamaz kimseye. En azından, bunu söyleyebilmek lazım kendimize…
Kendi içimizden çıkardığımız zalim için başkasının yardımını beklemek ise, acizlik değil; belki aptallık olur sadece.
Ve sormak lazım kendimize zulüm onun zehrini zerk etmesi midir? Yoksa kendi içimizdeki hırs, menfaat, kin ve hasetle ortaya koymaya çekindiğimiz kötülüklerimiz mi zehri oluşturan ve aynı zamanda bizi sokmasını sağlayan?
Fakat bunu göremeyen gözler, farkına varamayan akıllar, idrak edemeyen kalpler, sadece bir ya da birkaç zalimin adını yazdırırken tarihe, içindeki kötülükler sebebiyle oluşturdukları zulüm selinde yok olmaları, kendini mazlum gösteren birçok topluluk için sadece sosyolojik bir istatistik olarak kalacak belki de.
Mazlumum olmadığı yerde zalim de yoktur. Zalim, kendi karanlıklarında kaybolan mazlumların kendi içlerinden çıkardıkları zulmün simgesidir aslında.