Spor ve siyaset ilişkisi üzerine-1

Sporun tarihinin ilk toplumsallaşma hareketlerinin ortaya çıktığı döneme kadar uzandığı biliniyor. Önceleri oyun olan spor 1800’lerden itibaren geniş kitlelere hitap etmekte ve giderek daha fazla ilgiyi üzerine çekmektedir. Genel olarak kolektif bir yapı içinde yürütülen spor etkinlikleri; bireylere sağladığı topluluk olma, hoşgörü, sevgi-saygı ve amaç birliği bilincinin yanı sıra rekabet duygusunu da geliştirerek pek çok sosyal değişime kaynak oluşturur. Böylelikle siyasilerin ideolojilerini yaymak ve iktidarı meşrulaştırmak için sıkça başvurdukları bir yöntemdir.

Patrick Vassort’a göre spor kurulu düzenin meşrulaştırılmasında bir işleve sahiptir. Gerçekten de herkesin herkesle yarışması ya da mücadelesiyle (çeşitli silahlarla), demokratik eşitlikçiliğin özünü sportif düşüncede özünü bulacağı türde bir “liberal ve sportifleşmiş”, idealize edilmiş toplum imajının üretilmesi öngörülür. Sporun devletin ideolojik aygıtı olması gibi bir işlevi vardır (Boniface; 2007;114). Sporun topluma bu denli nüfuz etme başarısının arkasında kitle iletişim araçlarının spor ve spor etkinliklerinin halka ulaştırmadaki yeterliliği yer almaktadır. Kitle iletişim araçları sayesinde halk; spor etkinliklerini takip etme, uygulama ve kendini bunların bir parçası olarak görebilme imkanı bulur. Dolayısıyla sporun en önemli karakteristik özelliklerinden biri olan “birleştirici gücü” ortaya çıkar. Ekonomik, sosyal, etnik veya dini hiçbir ayrım gözetmeksizin halkın tüm kesimine hitap eder.

Spor siyaset ilişkisinin en iyi gözlemlenebildiği alan ise şüphesiz futboldur. Gerek rekabet duygusu barındırmasıyla taraftarlaştırması ve eş güdümlü (ulusalcılık anlayışıyla) hareketi olanaklı kılması gerekse popülerize edilerek yine geniş kitleleri etkisi altına almasıyla futbol siyasetin arenası olarak kabul edilebilir. Şimdi bu duruma yönelik bazı örneklerden bahsedeyim.

1978’de Arjantin’in ev sahipliği yaptığı Dünya Kupası’nı kazandığında, ülkeyi baskı altında yönetmekte olan darbeci general Jorge Rafael Videla halkın ilgisini muhalefetin uğradığı işkencelerden ve aniden “kaybolmalardan” milli takımın canlandırdığı milliyetçi duyguları körükleyerek uzaklaştırmaya çalışıyordu. Bunda o kadar başarılı oldu ki, final gecesi kayıplarını unutan ülke halkı tek vücut halinde sokaklardaydı (Aydın; 6). Arjantinli diktatörün bir anlamda halkı uyutmadaki görece başarısını sağlayacak hem de bunu bu kadar kısa sürede yapacak başka hiçbir imkan yoktu. Vidale’den önce ülkeyi yöneten ve yine bir diktatör olan Juan Domingo Peron da sporu özellikle futbolu siyasete alet edenlerdendi. Arjantin milli takımlarının üst üste gelen başarılarının ardından oluşan “her yerde en iyi biziz” algısını devam ettirmek ve birbirine kenetlenmiş halkın bütünlüğünde bozulmalara/ayrışmalara mahal vermemek için Arjantin’in uluslarası müsabakalara katılması yasaklandı. Buradan da anlaşılacağı üzere devletin çıkarları pahasına spor olayları etkin güç tarafından şekillendi.

Diğer bir örnek ise “Demir Leydi” olarak bilinen Margaret Thatcher’ın 70’lerin sonu 80’lerin başında deregülasyon ve liberal ekonomi politikalalarını rahatça uygulayabilmek için orta sınıf haklı depolitize etme çabaları sırasında önemli bir rol oynayan İngiliz holiganizmi gösterilebilir. İşçi eylemlerinin ve sisteme karşı gençlerin gövde gösterisi sergilediği alanlar stadyumlar olmuştu. Amaç maç izlemekten ziyade mesaj vermekti. Zira İngiliz kulüplerinin kurucuları genelde fabrika işçileri idi. Mesela hala dünyaca ünlü bir kulüp olan Arsenal top fabrikası işçileri tarafından kurulmuştur. Bundan dolayı takım hala “Gunners” lakabı ile anılır. Tarihte 68 kuşağı olarak anılan bu hareketlerle baskıcı Thatcher yönetimi, halkı oyalamış ilgi çekmeden ideoloji temelli yaptırımlarını gerçekleştirmiştir.

Yazının ikinci bölümünde Türkiye’den örneklerle bu ilişkiyi daha da somutlaştırmaya çalışacağım. Şimdiden iyi bayramlar dilerim.

Kaynaklar:

İnci, M. (2016) “Spor ile Siyasetin İlişkisi Üzerine Bir Analiz; Sporu Siyasete Alet Etmek”, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Karabük Üniversitesi, 2016, Cild 6, Sayı 2

Aydın, M. (2002) “FUTBOL HİÇ BİR ZAMAN SADECE BİR OYUN OLMADI SPOR- SİYASET İLİŞKİSİ”,

Erişim:”https://www.academia.edu/1748817/Futbol_Hi%C3%A7bir_Zaman_Sadece_Bir_Oyun_Olmad%C4%B1_Spor-Siyaset_%C4%B0li%C5%9Fkisi”

Son Yazılar

Voleybol ağırlıklı güncel spor yazıları yazıyor. Marmara Üniversitesi'nde Spor Yönetim Bilimleri Yüksek Lisans eğitimi alıyor. Çeşitli spor kanallarında voleybol maçları anlatıyor.