Gitmek gerek bazen. Kaçıp gitmek değil ama. Ne bileyim işte, öyle dümdük gitmek gerek. Böyle giden insanları sevmek gerek. Sevebilmek için gitmek gerek. Gelebilmek için gitmek gerek. Günaydın diyebilmek için gitmek gerek. Hoşça kal diyebilmek için gitmek gerek…
Velhasıl gitmek gerek. Sahi gitmek cesurluk mu korkaklık mı? Eğer cesurluksa daha uzağa gitmek gerek. Zaten olumlu bakıyorsan bir gidişe onu da sevmek gerek. Ha eğer ki korkaklıksa senin de gitmen gerek. Öyle ya kalbi sen de olmayanın neyinde kalmak gerek? Peki gidene kal demek mi gerek? Hayda, olmayanı zorla oldurmaya çalışmak da ne demek? Kalmayana gitmek mi gerek yoksa kalmayandan gitmek mi gerek? Aslında iyice düşünüp tartmak gerek.
Gitmenin değerini de bilmek gerek. Çünkü herkesin gidemediğini görmek gerek. Zaten acılar içindeyken kalmamak gerek. Hayat kısa, uçmak gerek. Sen hayalini kurarken seni duymuyorsa çekip gitmek gerek. Ancak yüzüstü bırakıp gitmemek gerek. Balıklama ya da sırtüstü gitmek gerek. İşte böyle kelime oyunlarını da sevmek gerek. Ne bileyim gülüp gitmek gerek.
Bir gece ansızın gidebilmek gerek. Hayallerinin ışığını açıp gönlüne koşar adım gitmek gerek. Kendini de bulmak gerek. Neticede bence bu, hayattaki tek erek. Şehrin ışıkları sönerken gitmek gerek. Karanlığın içinde yanan mum ışığına gitmek gerek. Peki öyleyse, gitmek aydınlık mı karanlık mı? Aydınlıksa koşmak mı gerek durmak mı? Yok karanlıksa susmak mı gerek bağırmak mı? Aslında bilerek gitmek gerek. Giderken soluklanmak gerek. Gidişin tadını çıkarmayı bilmek gerek.
Uyurgezer de gitmek gerek. Başkasından gidemiyorsan kendinden gitmen gerek. Varlığının kıymetini bilmeyenlere yokluğunu bırakıp da gitmek gerek. Uykusuz gecelerden de gitmek gerek umutsuz hecelerden de. Onsuz günlerden de gitmek gerek öksüz dünlerden de. Hayat bu, gitmeye hazır olmak gerek.
Gülerken mi gitmek gerek ağlarken mi? Gülerkense özlemek, ağlarkense unutmak gerek. Yaşamak gerek. Gittiğin günden gitmek gerek. Giderken yağmurlarda ıslanmak gerek. Kardan adam olmak gerek. Güneşte yanmak gerek. Yani giderken öğrenmek gerek her şeyi ki, gitmiş olmak gerek.
Kısacası(!); seni sen yapan her şeyden, büyüdüğün her günden, seni yetiştiren herkesten, oyunlar oynayıp çocukluğunu geçirdiğin mahallenden, kokusunu içine çekmeye kıyamadığın bedenlerden, bin bir çeşit hayal kurduğun yatağından, gençliğini heba eden okul sıralarından, sıkıntılarıyla kederlendiğin vatanından, çığlıklarıyla uyandığın hayal kırıklıklarından, görmek istemeyip de gördüğün günlerden, para kazanmak için türlü zorluklarla sevmeden yaptığın işlerden, kırmaktan korkup tek bir söz söyleyemeden geçtiğin anlardan, yürürken takatin kalmasa da sürüne sürüne gittiğin yollardan, beklemekten bitap düşmüş umutlardan, içini yaka yaka dinlediğin şarkılardan, avazın çıktığı kadar bağırmak isteyip bağıramadığın dünlerinden, değiştirmek isteyip değiştiremediğin bugününden, güzel hayalini kurduğun yarınından, otobüste oturduğun cam kenarından, kurtulmaya çalıştığın yükseklik korkundan, yemeye doyamadığın o en sevdiğin çikolatandan, bir solukta okuyup bitirdiğin kitaplarından, izlemekten bıkmadığın filmlerinden, özlemle baktığın resimlerinden, canından, evinden, ailenden, gülüşünden, yaşanamayanlardan, kazanılamayanlardan, kaybettiklerinden, bilinemeyenlerden, söylenemeyenlerden, anlaşılamamaktan, şiirden, gül yüzünden, yokluğundan, varlığından, inandıklarından, vazgeçtiklerinden, kırıldıklarından, yanıldıklarından, kandırıldıklarından, sustuklarından, yandıklarından, unuttuklarından, göremediklerinden, gökyüzünden, yeryüzünden, evrenden, kendinden, hatta hayatından gitmek gerek.
İşte böyle, gitmek gerek. Mutlu olacaksak gitmek gerek. Geldiğimiz gibi gitmek gerek. Kendimizden gitmek gerek. Nasıl olsa her gidişin bir dönüşü olduğunu unutmadan gitmek gerek. Severek gitmek gerek. Sevdiklerimizden gitmek gerek. O zaman belki de her şey daha güzel olur kim bilir. Haydi gidelim o vakit; kiminin zoruna, kiminin de hoşuna.