X Kuşağına saygı duruşu; Kan ve Gül

Alper Canıgüz, kendine has bir hayran kitlesi oluşturmayı başarmış bir yazar. “Kan ve Gül” isimli yeni kitabına dair bu yazıyı yazmaya başlarken, 3 Nisan tarihinde raflarda yerini alan kitap, henüz 40 günlük bir ömre sahipti. Kitap değerlendirmelerimi paylaştığım 1000Kitap isimli web sitesinde, bugüne kadar 40 kişi tarafından okunan bu kitap için, 30 oy kullanıldığını, 19 kişi tarafından beğeni aldığını, 8 inceleme yazısı yazıldığını ve kitaptan 78 pasajlık alıntı yapıldığını gördüm. Bu sayıları küçümsemeyin. Örneğin ülkenin popüler ve çok satan yazarlarından Canan Tan’ın yine Nisan’ın ilk günlerinde satışa çıkan “Başıbozuk Sevdalar” isimli kitabı aynı sitede, bugüne kadar 6 kişi tarafından okunmuş, 2 beğeni almış, 1 inceleme yazısı yazılmış ve 13 pasajlık alıntı yapılmış.

Oysa tanınırlık ve okunurluk açısından Canan Tan’ın Alper Canıgüz’den daha popüler olduğuna şüphe yok. Bunun iki yazarın okurlarının derinlik ve tutkunluk farklılığından kaynaklandığını söyleyebiliriz.

“Kan ve Gül” Alper Canıgüz’ün okuduğum dördüncü kitabı. Canıgüz’ün toplam kitap sayısı ise beş. “Tatlı Rüyalar”ı da okuyacak olsam, Alper Canıgüz külliyatının tamamına hâkim olmuş olacağım.

Alper Canıgüz kitaplarını bu kadar ilgi çekici kılan şey, edebiyatımızda örneği çok rastlanamayan fantastik polisiye türüne giren eserler olması. “Kan ve Gül” de, bu sınıfa giren bir eser. Alper Canıgüz kitaplarını okuyanların hemen hemen hepsinin ortak tepkisi, ellerine aldıkları kitaplarını bir çırpıda okuduklarını iddia etmeleridir. Bu oldukça doğru bir tespit ama hızlıca okunan kitapların kolayca hazmedileceğini iddia etmek o kadar da kolay değil. Her bir kitabı, yenisi çıkana kadar üçer ay ara ile tekrar tekrar okumak ve her defasında ayrı bir lezzet almak mümkün.

“Kan ve Gül”ü, dil ve okuma lezzeti, karakter zenginliği açısından, Canıgüz’ün daha önce okuduğum, Alper Kamu maceralarını içeren kitapları ya da “Gizli Ajans” seviyesinden bir basamak aşağıda bir eser olarak tanımlayabilirim. Ancak senaryo doygunluğu, toplumsal arka plan, realiteyle kurduğu bağlar açısından daha sağlam bir eser.

Kitap kısaca bir zamanda yolculuk hikâyesi. Fiziken geriye dönen ama zihni geldiği yılda takılı kalan bir pembe roman kitapları çevirmeninin, yaşamındaki çıkmaz sokaklara ve çok sonradan fark ettiği bir cinayete geçmişte çözüm aradığı bir yolculuk serüveni. Dönülen yıl 1994 ve dönülen zamanın merkez üssü Boğaziçi Üniversitesi Güney Kampüsü. Öğrencilik yıllarına geri dönen, romanın kahramanı Aziz, dönemin okul atmosferini, dönemin öğrenci gençliğini, siyasi gelişmelerini ustalıkla hikâyesinin arka planında örüyor. O arka plana bakınca, bu günkü toplumsal kuraklık insanın içini daha da bir acıtıyor.

Alper Canıgüz edebiyatında en başarılı bulduğum alan, karakterlerin zekâ pırıltısı taşıyan diyalogları, insanın salaklığının ve aklının iç içe geçtiği davranış tercihleri, ideal ile kapasite arasındaki acınası çırpınışları. Boğaziçi mezunu, pembe romanlar çevirmeni Aziz’in, geçmişte, sonradan eşi olacak sevgilisini, geçmişte ilk kez tanıştığı bir arkadaşının evinde yakalaması ve ne yapacağını şaşırıp kız arkadaşından para isteyerek oradan ayrılması, tarif etmek istediklerimi özetleyen bir senaryo parçası.

Alper Canıgüz edebiyatının diğer bir takdir edilesi özelliği, gerçeküstü ve gerçek olma potansiyelleri birbirine yakın sahneler kurgulayabilmesi. Halk otobüsündeki yılanlı sahne ile Darülaceze’de oynanan tiyatro oyunundaki Azrail rolünün etkilerini de, bu tip kurgulara örnek gösterebilirim.

Romanın en çarpıcı karakteri sosyopat olarak tanımlanabilecek olan ve bir cinayete kurban giden Abdül. Esas çarpıcı olan ise sosyopat olarak tanımlanabilecek bu karakterin konuşma metinlerindeki insanlık, dünya ve Türkiye tespitlerinin yerli yerinde olması; “Gelenek insanların ahmak olduğunu varsayar, modernite ise sorumluluk sahibi, zeki canlılar olduğunu. Bu yüzden kısa ve orta vadede hep gelenek kazanır.”

“Kan ve Gül”ü, doğum yılları 1965 ile 1979 yılları arasında olan X kuşağına bir saygı duruşu olarak da tanımlamak mümkün. Bu sebeple, kitapta her bir bölümün başında, intiharı ile X kuşağının dünya üzerindeki etkisinin sonlanmasını simgeleyen Kurt Cobain’e ait şarkı sözleri yer alıyor. Bu kuşağın bir üyesi ve romanın geçmiş dönemli yıllarında İstanbul’da öğrenci olan birisi olarak, kitabın bendeki etkisinin oldukça fazla olduğunu söyleyebilirim. 559C Rumeli-Taksim otobüsünü, Beşiktaş Çarşı’yı, Kadıköy Barlar Sokağını uzaktan da olsa tekrar hatırlatması bile başlı başına, romanı benim için özel kılıyor.

Alper Canıgüz, kendi ortalamasını, düzenli bir ortalama ivme ile ileri taşımaya devam ediyor. Peşinden, ilgili, yaratıcı ve üretken hayran kitlesini de sürükleyerek.

Son Yazılar

Şehir Plancısı, Gaziantep, evli, iki çocuk, demokrat, aykırı, söz, yazı, anlamak ve anlatmak...