Şeker Patlatma Oyunuyla Değişen Algılarım

Uykuda olduğum zamanlarımdı. Tarifini pek yapamadığımız, uyku-uyanıklık arası hallerden. Dünyadan görenler –ki buna ben de dahilim- uyanık sanıyorlardı beni. Öyleydim de; hayattaydım, canlıydım, nefes alıyordum, yemek yiyordum, gülüyordum, ağlıyordum, yürüyordum, koşuyordum ama hissetmiyordum. Hissettiğimi sandığım zamanlarım da vardı. Kabustan uyanırcasına nefes nefese kaldığım haller. Gerçeğime bir bardak su verip, yeniden uykuya dalıyordum ve yine canlıydım ama uykudaydım.
Sanki dünya benim etrafımda dönüyormuşcasına sağlam adımlarım da vardı hayata dair. Yıllarca bildiğimi sandığım her şeyle sınanmaya başlamıştım. Yanıldığımı gördüğüm her durum için dünya hırsı denilen o uyuşturucuyla yeniden uykuya dalıyordum ve yine canlıydım, hayattaydım ama hissetmiyordum.
Kapıların tek tek -o sağlam adımlarıma- kapandığı zamanlarım gelmişti artık. Uykularım bölünmeye başlamış, kabuslarım artmıştı. Artık bir bardak suyla da geçiştiremiyordum gerçeğimi. Uyku-uyanıklık arası epey açılmıştı.
Uzun süren belirsizliklerim de vardı;
Günlerimi geceleştiren,
Gecelerimi karartan.
Gözyaşlarına sığındığım,
İnsanlardan kaçtığım zamanlarıma beni sürükleyen belirsizlikler.
Yaşadıkça belirsizleştiğim zamanlar,
Beni yurt edinen
Sonunda çaresizce sahiplendiğim belirsizlikler,
Belirsizliklerim.
Etrafımda dönen dünya yavaş yavaş duruyordu artık. Sağlam adımlarım da yoktu. Dünya hırsı da uyuşturamıyordu artık beni. Kaybolduğum belirsizliklerimle baş başa kalmıştım. Görüşmediğim sevdiklerim, yorgunluğum da benimleydi. Sanırım uyanıyordum.
Vakit geçirmeye çalışıyordum ama her şey fazla uzak ve gereksiz gelmeye başlamıştı. Teknoloji vardı bir de yanımda. Oyunlar indirmeye başladım. Hepimizin bildiği oyunlardan biriydi. Şeker patlatanlar arasına ben de katıldım. Tüm hırslarımı oyun için harcıyordum. Oyunu oynarken istediğim şekerlerin, istediğim zamanlarda gelmemesi, farklı şekerlerin gelmesiyle daha iyi eşlemeler yapabilmem, geçemediğim bölümlerde hırs yaptıkça ilerleyememem, beni düşünmeye itmişti. Ardından şeker patlatma oyununu, hayata benzettim. Fazla hırsın bana zarar verdiğini, elimdekini de kaybetmeme sebep olduğunu gördüm. Dörtlü ya da beşli şekerlerden oluşan –daha çok şeker patlatmaya yarayan- şeker dizilişlerini oluşturmaya çalışırken, sabırsızlığımı fark ettim. Ben sabırsızlandıkça o şekerler gelmedi. Yavaş yavaş beklemeyi öğrendim, her şeyin bir zamanı vardı. Ben şeker patlatma oyununu sadece bir oyun olarak görmeye başladıkça, takıldığım şeker dizilişlerinden uzaklaşıp diğer fırsatları görmeye başladım. Başka şekerler de vardı, sabretmek gerekliydi. Haddinden fazla önemsememem gerekiyordu ve dünya hırsını da bir kenara bırakıp oyundan(dünyadan) keyif almalıydım. Bu oyunla beraber yadırgamamayı da öğrendim. Küçük, faydasız ve hatta saçma görülen her şeyden bir şeyler öğrenebilmeyi de öğrendim.
Uykum devam ediyor mu, biliyorum ama uyanışlarım artık kabus değil ve ben, ufacık detaylarda yaşıyorum artık hayatı.
Teşekkürler şeker patlatma oyunu..

Son Yazılar