Basitçe tabu: Dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan toplumların bugün için bize “inanılmaz” gelen tuhaf adetlerine ve bakış açılarına verilen isimdir.
Araştırmacı yazar Ayhan Korkmaz bu konuları araştırarak “Tabular ve Tuhaf Adetler” adlı kitabında toplamıştır. Çok ilginç konulara değinmesine rağmen biz sadece ”çift” kavramıyla ilgili olan konuları ele alalım…
*
Kuzeybatı Melanezya’da teyze çocukları arasındaki ilişki ensest olarak kabul edilirken, halayla ilişki normal bir ilişki olarak değerlendirilirdi.
*
Bakireliğin hoş karşılanmadığı Kamchdal’da evlendiği kızın bakire olduğunu gören erkek, kayınvalidesine, kızının yetişmesinde ihmalkâr davrandığı için sitem ederdi.
*
Japonya’da imparator Buşido devrinde samuray denilen savaşçı kastın üyeleri arasında eşcinsellik bir kuraldı.
*
Roma’da 25 Nisan da hayat erkeklerinin günü 24 Nisan hayat kadınlarının olarak kutlanıyordu.
*
Evliliğin tarihini insanın ortaya çıkışından önceye götüren Will Durant, “Evlilik insandan daha eskidir” diyor.
Bilim adamına göre evliliği icat edenler hayvanlardı. Hayvanlar dünyasında bazı kuşlarda, boşanma olmaksızın tek eşli olarak yavrularını büyüttükleri görülüyor. Örneğin leylekler arasında tek eşlilik esastır. Eşleşmeleri halinde bütün ömürlerini artık birlikte geçirirler. Kargalar da eşleştikten sonra neredeyse ömür boyu birlikte yaşarlar. Kuş türlerinin yüzde 90’ının tek eşli oldukları saptanmıştır. Şempanze ailesinde ise bir baba, bir veya birkaç anne ve yavrulardan oluşur.
*
Evlilik kurumunun bulunmadığı toplumlara istisnai de olsa rastlanmıştır. Antropologların göre, Futuna ve Hawaii’de insanların çoğu evlenmeden yaşıyordu. insanlarda evlilik anlamına gelen hiçbir sözcük bulunmuyordu. Aynı şekilde Borneo’da bazı kabilelerde de evliliğe rastlanmamıştı.
*
İslamiyet’ten önce Arabistan’da bir kadın birden çok erkekle aynı anda evlenebiliyordu. Bu evlilik türünden çok daha yaygın olanı ise, bir erkeğin birden çok kadınla evlenmesidir ki, bu çeşit evlilik halen de varlığını sürdürüyor. Ancak o devirde erkeğin evlendiği kadın sayısında herhangi bir sınırlama bulunmuyordu. Otuz, kırk hatta daha fazla kadın eş olarak alınabiliyordu.
*
Eski Arabistan’da evlilik biçimlerinden belki de en ilginç olanı bazı kadınların bütün erkekleri de kabul etmesidir. Bu kadınlar, tüm erkekleri kabul ettiklerinin anlaşılabilmesi için evlerinin kapısına bir bayrak asıyorlardı. Çocukları olursa ilişki kurdukları erkekleri bir araya topluyorlar ve “kaif” adı verilen biri çocuğun babasının kim olduğunu söylüyordu.
*
Hunlar, Göktürkler ve Uygurlar’da görülen bir evlenme biçimi de ilginçtir. Erkek çocukların, babalarının ölmesi durumunda, üvey anneleriyle evlenmeleri gerekiyordu.
*
Eskimolarda ise bir erkek eşini, bir arkadaşına mevsimlik süre boyunca ödünç verebilmesidir. Avustralya’daki Dieri’lerde durum biraz farklıydı. Erkekler karılarını akrabası olan bir erkeğe ödünç verebiliyordu. Ancak Eskimolardan bir farkları vardı. Dieriler’de, karısı istemese de kocası onu bu tür bir ilişkiye zorlayabiliyordu.
*
Bazı ilkel kabilelerde aile reisi, karısını ya da kızını misafirlerine sunardı. Bu davranış konukseverliğin bir göstergesi olarak gösterilirdi. Öyle ki, bu şekildeki bir teklifin kabul edilmemesi ev sahibine ve sahibesine ciddi bir hakaret olarak kabul edilirdi.
*
Bazı Afrikalı erkeklerde eşlerini yabancı erkeklere sunmak bir saygı belirtisi idi. Bazı Kızılderili kabilelerinde de konuk olan erkeğe kadınlar sunulurdu.
*
Bazı kültürlerde kadının kocasına bağımlılığı o kadar abartılırdı ki, kocası öldüğünde eşinin de peşinden gitmesi (ölmesi) gerekiyordu. Öteki dünyada da kocasına hizmet etmesi için…
*
Yeni Gine’de, Fiji’de, Hindistan’da ve başka yerlerde kadınlar, ölen kocasının arkasından ya boğazlanarak öldürülüp kocasıyla gömülür, ya da intihar etmesi istenirdi.
*
Hindistan’da görülen ve ‘’sati’’ adı verilen bir geleneğe göre, kocaları ölen dul kadınlar diri diri yakılıyordu. MÖ 2000 yıllarından sonra bazı topluluklarda görülen bu uygulama 1829 yılında devletçe yasaklandı. Ancak yasaklandıktan sonra bile uzunca bir zaman uygulandı.