Bir garip Halkbank

Ülkemizin erkek voleybolundaki en güçlü temsilcilerindendir Halkbank. Her sezon oldukça kuvvetli kadrolar kurar ve her zaman ligin iddialı takımlarından biri olur. İşte bu nadide kulüp bu sene Efeler Ligi’nin devre arasında çok garipsenecek transferlere imza attı. Belki de sadece bana bu kadar garip geliyordur. Ben sizle paylaşayım da sizler verin son kararı.

Halkbank 2016-2017 sezonuna girerken ünlü İtalyan antrenör Camillo Placi ve Arjantinli pasör Damien Gonzalez ile anlaştı. Yani takımın oyun içi lideri ve patronu böylece belli oldu. Buraya kadar her şey normal ancak daha ligin yarısı bitmişti ki iki isimle de yollar ayrıldı. Yerlerine yine bir başka İtalyan hoca ve daha önce Maliye Piyango’da oynamış olan Slovenyalı Dejan Vincic transfer edildi. İlk yarıda çok iyi bir performansı yoktu takımın ayrıca belki uyum da sağlanamadı. Muhtemelen kötü sonuçlardan ötürü alındı karar zira özel bir sebep olduğuna dair herhangi bir haber yok ortada. (Sebep performanslar olsa bile şunu belirteyim ki yeni pasör kaliteli bir voleybolcu olmasına karşın öyle her şeyi değiştirebilecek bir kahraman da değil.) Bunların hepsi doğal, sürekli karşılaşılabilecek durumlar. Benim asıl vurgu yapmak istediğim nokta aceleci tutuma yönelik. “Takım başarısızdı ondan değişiklik yapıldı.” savunması bir mazeret olabilir mi sizce? Aslında büyük yatırımlarla büyük hedefler koyan takımlar daha sebatlı olmalı. Bu hatanın burasından dönmek kar falan değildir. Her konuyla alakalı olduğu gibi burası için de çok güzel bir atasözümüz var: “Dere geçerken at değiştirilmez.”. Fakat görüyorum ki Halkbank dereyi geçerken sadece atı değiştirmemiş, sil baştan denebilecek bir iş yapmış. Yazıyı yazarken Kupa Voley’de Arkasspor’u yenip yarı finale yükseldiler. Kupayı da kazanabilirler ancak bu bahsettiğim hatalı kararı değiştirmez. Dikkatinizi çekmek isterim; konuya ilişkin yaklaşımım sonuçlarla ilişkilendirilmesin. Tekrar tekrar ifade ediyorum bunun farklı bir mevzu olduğunu.

Türk sporunun her branşında olduğu gibi voleybolda da maalesef sabır denen erdem pek itibar görmüyor. Kurumsal kimliğine sürekli vurgu yapan ve profesyonellik noktasında mesafe katetmeye çalışan bir kulübün bu tercihini amatörlük olarak değerlendirsem çok mu acımasız olur acaba? Yok yok olmaz. Çünkü bu hata temel konulardan birinde yapılmış. Şampiyonluk kaybetmek ya da başarısız olmaktan daha farklı bir bakış açısıyla eleştirmek gerekir bunu. Bütün dünyanın özenerek bakacağı bir voleybol ülkesi olmak istiyorsak -ki buna yönelik birçok çalışma var- insanların görevini yapıyor gibi değil ( yani miş miş miş de muş muş muş şeklinde değil) çok daha özenli yapması gerekiyor. İstirham ediyorum, biraz daha dikkat ve özen!

Son Yazılar

Voleybol ağırlıklı güncel spor yazıları yazıyor. Marmara Üniversitesi'nde Spor Yönetim Bilimleri Yüksek Lisans eğitimi alıyor. Çeşitli spor kanallarında voleybol maçları anlatıyor.