Bir dilim yaşam…

 

Bir düşünün önce, diye başlamak en doğrusu bu yazıya. Çünkü içinde yaşam geçen bir başlık var ve yaşamda neredeyse her anımızda bir durup düşünmek gerekiyor önce. Yukarıdaki resimde çok şey anlatılıyor ama daha çok başarı, amaç, hedef gibi etiketler canlanıyor hemen gözlerimizde. Şu bir gerçek ki aslında ana fikir kesinlikle tüm şartlarıyla yaşam.

Population Reference Bureau (Nüfus Referans Bürosu)‘ nun yaptığı araştırma sonucunda şu zamana kadar yaşayan insan nüfusu 108 milyar imiş. Vay be. 108 milyar denilince ne kadar ve nasıl bir insan topluluğu ettiğini hayal etmem güç oldu. Edemiyorum da hâlâ. Neyse, rakamlara çok takılmadan asıl meseleye gelelim. Belli ki çok insan yaşamış, evet. Düşünsenize şöyle bir, ne hayaller ne fikirler, ne hareketler, ne ideolojiler, ne mücadeleler… Daha neler neler? E ne olmuş? Herkes ölüp gitmiş zamanla sayın okur. Sen de ben de bir gün, Mehmet Akif ’in de dediği gibi ”belki yarın, belki yarından da yakın” ölüp gideceğiz bu dünyadan.

Ne yapmamız gerek ki bu kadar süre bu dünyada, ne yapılabilir? Dur öyle çok derin düşünme hemen. Sağlıklı bir yaşam yaşasak ve kazaya belaya kurban gitmezsek Türkiye şartlarına göre ortalama ömür 75 yıl civarı şu sıralar. Eğer çalışırsan ki SGK’ lı bir iş biraz eski zamanların efsanesidir, 65 yaş gibi emekli oluyorsun. Şimdi burada hayat koşulları gibi tamamen derin mevzular içeren ve kişiden kişiye de oldukça değişen mevzuya girmek şu anki konumuzu fazlasıylaaşacaktır. Hem biraz önce bahsettiğimiz ömür zaten belli değil yani yine çok takılma rakamlara. Şu ana odaklanalım o zaman. Eminim bu zamana kadar ne yaptıysan hatta kim ne yaptıysa biz de o kişilerin yerinde olsak bire bir aynılarını yapardık yada yapmaya yakın olurduk. Bu da biraz derin mevzu. Düşünmek gerekirse üstüne birazcık, yani imkanlar nasıl oluyorsa, tüm parametreler (akıl, zeka, maddiyat, çevre, bilinçlenme..) aynı olduğunda aynı şeyler gerçekleşir her zaman. Tam da buraya Einstein‘ ın ”Delilik: Aynı şeyleri tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemek.” tanımı çok uygun olur diye düşünüyorum.  Deli deli olma.

Tüm bunları tekrar bir gözden geçirdiğimizde ben Sahra Çölü’nde bir kum tanesi, okyanusta bir damlayım. Herkes kendi hayatını kendi imkânlarıyla yaşadı, yaşıyor, yaşayacak. Ama şunu da unutmamak lazım ki her şey de bizim elimizde. Yani olay şu ki; kimse benden ne çok fazla bir şey beklemeli ne de çok az. Kimse benden ne fazla mükemmel ne de ben kimseden. Ben elimden geleni yapmalıyım, sende. Yazımın başından beri demiş olduğum şey, düşün düşün düşün. Aslında biz çok düşünüyoruz da icraat yok gibi neredeyse bilimsel bir gerçek var. O zaman düşünmekle de kalma. Sen kendi adına biraz daha da fazlasını yap. Oku. Her şeyin başı okumak. Ne bulursan oku, doğru yanlış bir zamandan sonra göz kırpmaya başlayacak sana. Şu kısa zamanımızda değerlendirelim elimizde ne varsa. Dünyayı güzelleştiremeyiz belki ama en azından kendimizi güzelleştirelim. Doğruyu yanlışı bilelim, artık ayırt edelim. Zevklere renklere çok takılmayalım. Doğru mu yanlış mı bunu soralım kendimize ve tek bir şey olsun bunun yanında. İnsan sadece kendini kandıramaz derler de bence insan kendini de gayet güzel kandırabiliyor aslında. Kendini kandırma yeter. Devamlı sorgula şunları; Kendimi mi kandırıyorum?  Nereden geldim, nereye gidiyorum?

Bir dilim yaşamın var, dilimin boyutu mu önemli yoksa senin açlığını gidermesi mi?

 

Fotoğraf:

  • http://nefesyasamkoclugu.com/wp-content/uploads/2012/07/yasam-koclugu.jpg

Son Yazılar