Süperman Neredesin

Yalnız yaşamanın zorlukları…

Yalnız yaşamanın en büyük zorluklarından biri sürekli tetikte olma durumudur. Elektrikler kesildiğinde (ki benim en çok korktuğum şeydir bu) elinin altında bir çakmak olmalı mutlaka. Mumlar kolay yerde olmalı, hatta tuvalet banyo dâhil evin her odasına mum koymalısın. Şarjlı el feneri tam dolu olacak. “Akşam yatarken takarım” dediğin telefon şarjının kıymetini o anda anlarsın. “Kendi evimde kim ne karışır” diye donla şortla dolaşsan da, kapı çaldığında adam gibi kılıkla açmalısın ki konu komşunun ağzına sakız olma.

Geçen senelerde bir yaz günü evde su bitmiş, su bayisini aradım bir damacana su istedim. Kendilerinden beklenmeyecek bir hızda 15 dakika içinde kapı çaldı, “gelen sucu değildir herhalde” diye boşta bulundum açıverdim kapıyı. Üstümde şort ve ince askılı t-sirt var, ev hali neticede. Adam on liranın üstünü bir türlü denkleştirip de veremedi bana bakmaktan! “Üstü kalsın” deyip bir hışımla kapıyı kapattım tabi ama epey tırstım valla. Hemen su bayisini değiştirdim, neme lazım sapık dolu ortalık diye. Yeni suyumu isterken de namaz kıyafetimi giydim bu sefer, uzun etek ve başörtüsü! Adam yüzüme bile bakmadan 20 saniyede bıraktı suyu gitti. “Oh be” dedim.

Eve gelirken neye ihtiyacım varsa alırım, gece yarısı dışarı çıkmak zorunda kalmayayım diye. Mütemadiyen hep aynı bakkaldan alışveriş yapmam ya da zorda kalırsam “eşime de şu sigaradan alayım” derim ki yalnız yaşadığım anlaşılmasın! Bir de evde gece banyo yapmaktan korkarım bak ben. Yok yok, öyle üç harfliymiş bilmem neymiş çok şükür öyle korkularım yoktur. Ayağım kayar da düşüp başımı çarparsam, kimseler beni bulmazsa cesedim kokarsa diye korkarım. O yüzden duşa girmeden önce annemi ya da kardeşimi ararım, 20 dakika sonra da onlar beni arar “çıktın mı” diye. Ailesel tedbir böylelikle sağlanmış olur.

Böyle dediğime bakıp da tırsak olduğumu falan sanmayın sakın, aksine acayip cesaretliyimdir ben. Börtü böcekten, sinekten, kuştan, çekirgeden, fareden, yarasadan falan korkmam yakalayıp icabına bakarım o da ayrı mevzu. Dışarıda çıt olsa tilki gibidir kulaklarım hemen alarma geçerim.

Eski evimde bir gece oturuyorum, çatı katıydı o ev. Benim üstümde hane yok, asansör makine dairesi var. En üst katta oturuyorum yani. Gece 11 falan. Asansörün sesini duydum, benim katta durdu garrçç diye. “Herhalde karşı komşu geldi” dedim içimden. Fotoselli lamba yandı ama anahtar sesi yok. “Allah Allah hayırdır inşallah” dedim, kapının deliğinden baktım. (Bu kapı deliklerini niye taa yukarı yaparlar anlamam ki? Sanki Türk kadınlarında 1,90 boy var!) Göremiyorum zaten, erişemiyorum deliğe, parmak uçlarımda yukarı zıplamaya çalışıyorum.

Adamın biri asansörden çıktı, yukarıya merdivenlerden çıkmaya başladı. Yüzünü göremedim ama sadece yukarı birinin çıktığını görüm. “Kapıcıdır belki, asansör dairesine çıkıyordur” dedim ve hemen Kapıcı Ramazan’ı aradım;

  • “Abi nerdesin?”
  • “Kahvede okey oynuyorum hayırdır?”
  • “Abi hırsız var hemen gel”!

 

Hayatımda hiç hırsız görmedim ki ben? Korkmalıyım şu anda bilemedim ki!

Hemen karşı komşunun kapısını çaldım, pijama atletle kapıyı açan Galerici şaşırdı beni görünce

  • “Hayırdır?” dedi.
  • “Napıyon beya?” diye manasızca bir şey çıktı ağzımdan. (Bendeki soruya bak!)
  • “İyiyim sen nabıyon?” dedi tabi tuhaf tuhaf yüzüme bakarak.

Hemen topladım kendimi,

  • “Galiba yukarıda hırsız var!” dedim.

Durdu, put gibi 3 saniye sessiz kaldı, hiçbir şey söylemeden içeri gitti, içerden şlakk şakk şukk sesler geldi. Ben bekliyorum hala kapıda. Elinde pompalı tüfekle çıktı!

Gözlerimin büyüdüğünü hissettim o anda! “Dur sakin ol polis çağıralım” dedim. Ben polisi ararken, Galerici yukarıdaki adama seslendi “Aloo kimsin? Kimsin len sen alo!” (Bu kimlik sorgulama olayına da hastayım haa.. Kavgada da karşındakine dalarken “kimsin sen, kimsin oolumm” demezler mi ayar olurum! GBT kaydı mı verecek sana elin hırsızı!)

 

Pompalıya karşı vileda sopası!

Ben Galericiye dur mur derken, ayağıma terliğimi geçirdim elime de vileda sopasını aldım yukarı çıkmaya başladım. Safım ben saf! Hayır yani bu cesaret nerden geliyor anlamadım ki! Elin hırsızı yukarda silahlı mı değil mi belli değil, ben almışım elime vileda sopası merdiven çıkıyorum! Adam haplı maplıysa o sopayı bir tarafıma sokacak haberim yok! Bu yersiz cesaret hep genlerimden geliyor biliyorum bak! Ana soyum Laz, baba soyum Arnavut, burcum başak yükselenim akrep yani damarıma basıldığında zıpla, inadım tuttuğunda he de geç!

Galerici beni öyle görünce kolumdan tuttuğu gibi indiriverdi aşağıya. “Nabıyon kızım sen çatlak mısın nesin!” dedi. Ona cevap veremeden polisler geldi. Benim saydığım 10 polis falan, tamamını göremedim. Paldır küldür yukarı çıktılar, bir gümbürtüyle bağırış çağırış koptu. Kargatulumba adamı aşağı indirdiler.

“Tanıyor musunuz” diye sordular bize, “yok tanımıyoruz” dedik. “Aslında bu adam hiç yabancı gelmiyor bana!” dedim, çeneme tükürsünler emi! Hep beraber karakola gittik tabi ben böyle dediğim için.

Adam bizim apartmanda eskiden oturuyormuş, geçen sene taşınmış. Binanın anahtarı tabi kendisinde var doğal olarak. Alkollü araç kullanırken polis çevirmiş, bu da kaçmış ve binayı iyi bildiği için buraya girmiş. Asansörün makine dairesinde saklandığı kimsenin aklına gelmez diye burada sabahlayacakmış tabi bana yakalanana kadar!

 

Niye şikâyetçi oluyorsun?

İfade verdik, şikâyetçi olduk, sonra şikâyeti geri almak zorunda kaldık! “Bu adam şimdi hırsızlık yapmamış, haneye tecavüz etmemiş, sana tecavüz etmemiş, sarkıntılık etmemiş, darp etmemiş ne diye şikâyetçi oluyorsun!” deyince polis beynime sinir zıpladı tabi!

“Yapması mı lazımdı? Ya yapsaydı? Yapmayacağının garantisini verebiliyor musunuz? Sizin kızınızın karınızın başına aynı olay gelseydi böyle der miydiniz?” dedim ben polise tabi çenemi tutamayarak!

Polis bana bir şey demedi ama Galericinin pompalısının ruhsatı yokmuş, o azcık sabahladı orada. Ben de çıktım eve gittim.

Kapıyı pencereyi kilitledim ama “ya o adam buraya gelir de bana bir fenalık yaparsa” diye uyuyamadım korkudan. Kapının pencerenin önüne, içinde kaşıkları olan çay bardakları dizdim. Biri girerse devrilir de sesinden duyarım diye…

Yalnız yaşamak zor ya… Süperman neredesin?…

 

 

 

Yazıda kullanılan görselin kaynağı: https://pixabay.com/tr

Son Yazılar

Kendime ait blog sayfamda yaşadığım olayları, Zoi Mou mahlası ile mizahi pencereden aktarıyorum. Çocukluğumdan beri tuttuğum günlüğümdeki olayları, yaşanmışlıkları ve tecrübelerimi, aile ilişkilerimi mizahi dille aktarmaya çalışıyorum. Güldürürken düşündürmek misyonu ile samimi ve akıcı anlatım tarzım olduğunu düşünüyorum. Hikayelerimde "Ailenizin kızı" ve hafif "saf" bir karakter çizmeye çalışıyorum. Okuyucuların keyif alması ve eğlenmesi en temel amacım.