Bu başlığı ilk olarak sevdiğim bir ağabeyimden, kitap tahlili yaparken duymuştum. Çok sevdim bu lafı: ‘’Dava üniversitesi’’ . Şehir mi? O fark etmez. Her yerde var. Özellikle gönüllerde var bu üniversite. Anlayacağınız dava üniversitesi kurmuşlar gönüllerde. Hatta devamsızlık şansımızın olmadığını söyledi. İmzaları ise vicdanımız atacaktı. Yüreklerimiz bazen ‘’burada’’ diyecekti. Her neyse… Ben bu başlıktan yola çıkmak istiyorum.
Dava diyoruz değil mi? Herkes tutturmuş bir dava. Kimileri diline dolamış kimileri kalbine…
Nedir bu dava?
Ne ister bu dava?
Söylemeye çalışalım.
Dava; aşktır, âşık olmaktır. Sevdalanmaktır aslında dava.
Dava, aynı zamanda dertli olmaktır. Dermanı bizde olan bir dert.
Bu hangi dava olursa olsun böyledir ve böyle olmalıdır. İster bir Komünistin hak savunması, ister bir İslamcının Hakk’ı savunması isterse bir gencin hakkını savunması vs. vs. Ne olursa olsun işte. Hak haktır, dava davadır. Herkes davasına âşık olmalıdır. Aşk uğruna dağlar delinmiş ya hani işte öyle bir aşk…
Dava dert olmalıdır ki bize kamçı olsun.
Davamızı sevdalımız ve derdimiz olarak göremezsek işte o dava kalbe değil sadece dile dolanacaktır.
Fedakârlık ister dava. Çoğu zaman yapamadığımız şeyi yani.
İlgi ister dava. Yeni doğan bir bebek gibi veya toprağa yeni gömülmüş bir tohum gibi…
Bunları ona verdiğimizde ise fidan olacaktır. Sonra ağaç olacaktır. Fedakârlık ağaç verdi bize. Aşk ise meyve verecek.
Adalet ister dava. Her dava gibi. Ama ertelenmez ‘’bu dava’’ diğer davalar gibi. Hani şu mahkeme davalarındaki gibi.
Bazen ise yalnızlıktır dava. Bazen sevinç… Bazen hüzün…
Bu arada ‘’bu dava’’ derken?
Hangi dava? İslam? Doğa? Hayvan sevgisi? Eşitlik? Vatan? Kadın hakları? Ahlak? Devlet?
İşte buna da siz karar vereceksiniz. Değişen bir şey olmayacak. Hangi dava olursa olsun aşk isteyecek, ilgi isteyecek ve eğer bunları verirseniz o dava dilinizden kalbinize düşecek oradan ise amelinize…
Sonuç olarak:
Ben davama âşık olmak istiyorum.
Siz de isteyin!
Ama ne olursa olsun bir dava isteyin!