Tanrı iyi ise kötülük niçin var?

 

Kötülük nedir? Neye kötü deriz? Kötülük izafi midir? Her şey tabiatı gereği mi kötüdür ya da iyidir? 

Mesela ateş yakıcıdır. Bir evi, ormanı, şehri yakabilir. Bir çok canlıyı yok edebilir. Fakat ateş tabiatında ne varsa onu yapmaktadır. Yaratılan her canlı tabiatının gereğini yapmakla yükümlüdür. Öyleyse ateşin tabiatında olanı yapmasını nasıl kötülük olarak tanımlayabiliyoruz? Aynı ateş bize ışık olur, hayat olur. 

Bu perspektiften baktığımızda dünyadaki kötülüklerden yaratıcıyı sorumlu tutmak ne kadar sağlıklı bir düşünce olacaktır?

Bir sorun olarak varlığın özünü, insan ve evrenin kaynağını, varoluşun hikmet ve amacını düşünen, araştıran çoğu insan kötülük problemiyle karşılaşmış ve bununla yüzleşmek zorunda kalmıştır.

Problem 3 farklı açıdan temellendirilmiştir:

  • Aşkın bir varlığın kötülüğü isteyip istemeyeceği,
  • Kötülüğün doğanın tabi bir ilerleyişi olup olmadığı,
  • Kötülüğün insani eylemlerin sonucu olarak kabul edilip edilemeyeceği.

Peki, tarihsel süreçte kötülük problemi nasıl algılanmış?

  • İnsanlar sorumluluklarını yerine getirdikleri halde niçin bekledikleri iyilikleri elde edemiyorlar?
  • Kötülerin nasıl olup ta iyilerden daha fazla nimetlere ulaşıyor?
  • Masum ve mazlum insanların sıkıntıları neden devamlılık arz ediyor?
  • Deprem, sel gibi felaketlerde ölenlerin böyle bir sonla niçin buluştukları?
  • Yeni doğan çocukların dünyaya engelli olarak gelmelerinin nasıl izah edilmesi gerektiği?

gibi sorulara makul cevaplar aranmıştır.

İlk tartışma:

”Evrendeki kötülükle iyi bir tanrı ile nasıl izah edilebilir?” temelinde ortaya çıkan tartışmanın kökeni Epikürüs’un kilise babalarından olan Lactantius tarafından bir ikilem olarak belirlenen düşünceleriyle başladığını ifade edebiliriz.

Tanrı, ya kötülükleri ortadan kaldırmak ister de kaldıramaz; veya kaldırabilir, ama kaldırmak istemez.

Ya da ne kaldırmak ister, ne de kaldırabilir; yahut da hem kaldırmayı ister hem de kaldırabilir.

Eğer ortadan kaldırmak istiyor da kaldıramıyorsa, O her şeye kadir değildir; ki bu durum Tanrının karakteriyle uyuşmaz.

Eğer ortadan kaldırabiliyor, fakat kaldırmak istemiyorsa, O kötü niyetlidir; ki bu da aynı şekilde Tanrı ile uyuşmaz.

Eğer O ne ortadan kaldırmayı istiyor, ne de kaldırabiliyorsa, hem kötü niyetlidir hem de her şeye kadir değildir; bu durumda da Tanrı değildir.

Eğer hem ortadan kaldırmayı istiyor, hem de kaldırabiliyorsa – ki yalnızca bu Tanrı’ya uygundur–, o zaman kötülüklerin kaynağı nedir? Ya da o kötülükleri niçin ortadan kaldırmamaktadır?

Batı Orta çağ Hristiyan düşüncesi, St. Augustine, İbn Meymun ve St.Thomas  problemin çözümünü Tanrı da değil, kötülük kavramının yorumunda aramışlardır.

St. Augustine, Var olan her şey Tanrının güç ve iyiliğin bir sonucudur. Tanrı kötülük yaratmaz.

Thomas ise, kötülüklerin fiziki ve ahlaki olarak ikiye ayırmış, fiziki kötülüğün gerçek varlığını reddetmiş. Ahlaki kötülüğü de günah ve günahın bir sonucu olarak ortaya çıkan azap olarak belirlemiştir. Sonuçta  insanın özgür iradesine bırakmış, ona göre ”Tanrı hiçbir zaman kötülüklerin nedeni olamaz.”

David Hume ve probleme ilişkin formülü:

Tanrı kötülüğü önlemek istiyor da gücü mü yetmiyor?

Öyleyse o güçsüzdür.

Yoksa gücü yetiyor da kötülüğü önlemek mi istemiyor?

Öyleyse o iyi niyetli değildir.

Hem güçlü, hem de iyi ise, bu kadar kötülük nasıl oldu da var oldu?

Bu yaklaşımlarla iki farklı bakış açısı öne çıkar:

  1. Teist düşünürlerin Tanrının varlığı, inayeti ve adaleti ile çelişmeyen bir açıklamayı tercih edip delillendirmesi.
  2. Çoğunluğu ateist düşünürlerin oluşturduğu özellikle metafiziksel kötülüklerin, her yönden yetkin bir Tanrıyla çeliştiğine dair açıklamalar.

 İSLAM DÜŞÜNCESİNDE KÖTÜLÜK PROBLEMİ

Bu konu İslam dünyasında 8.yy’dan itibaren tercüme faaliyetleriyle ivme kazanmıştır.

Müslüman düşünürleri kötülük ve iyilikle ilgilendirmeye iten esas neden, hicri ilk yüzyılda İslam toplumunda ortaya çıkan siyasi olaylar ve düşünce hareketleri diyebiliriz.

Kötü, insan eylemleri ile olumsuz olarak algılanan doğa olayları sonucu, hüzün, ürperti, acı, korku halidir.

Kötülük bir yönüyle  ahlakta rezillikler denen dinen ve aklen yapılması istenmeyen fiillerin kendisidir. Mesela, hırsızlık, kumarbazlık, yalan gibi.

Metafiziki Kötülük

İslam düşüncesinde metafiziki kötülük; Alemde mevcut olan kötülüğün Tanrı’ya nispetinin irdelenmesini ifade eder.

Buradaki problem, aşağıdaki iki tutum etrafında şekillenmiştir:

Mutezile: Var olan her şeyin ilahi hikmet ve adalet uygunluğu delilleriyle ortaya koyar.

Ehl-i sünnet: İyi ve kötü her şeyin Allah’tan geldiğini ifade eder.

Temel tartışma konusu:

  • Asli anlamda kötülüğün var olup olmadığı.
  • Tanrının kötülüğü niçin yarattığının sorgulanması.
  • Kötülüğü yaratan Tanrının adalet ve inayeti ile bu yaratmanın nasıl uzlaşacağı.
Doğal Kötülük

Aşkın iradenin, içinde yaşadığımız alemdeki doğal felaketlerle ilişkisini ifade eder. Doğal çevreler (çöller, buzullar), zararlı yaratıklar, doğal afetler, bedensel kusurlar.

İbn-i Sina, Tusi ve Sühreverdi, bu konudan bahsederken, bu alemde karşılaştığımız maddi ve fiziki olayları bir değişim ya da insanın onla ilişkisinde ki eksiklik olarak açıklamaya çalışmışlardır.

Felaketler karşısında insanlara karşı tutumumuzla gösterdiğimiz eylemler, sorumluluk duygusunu kazandırarak karakterimizi oluşturuyor.

Ahlaki Kötülük

İrade sahibi bir varlık olan insanın bilerek, isteyerek taraf olduğu veya bizzat yaptığı her türlü zulüm, işkence, merhametsizlik, katliam gibi olumsuzluklara ahlaki kötülük denir.

”İnsan fiillerinde tamamen bağımsız mıdır?”

Eğer sorumluluk sahibi olacaksak iyiyi ve kötüyü seçebilme imkanımız olmalı.


İSLAM DİSİPLİNLERİNİN KÖTÜLÜK PROBLEMİNE YAKLAŞIM BİÇİMLER

  • Sokrates, erdemliliğin sadece ilahi iradeye uygunluğu açısından değil bizatihi iyi olduğu için kabul edildiğini ileri sürer.
  • Epikür, evren her türlü kötülükle doludur.
  • Plotinas, kötülüğü maddeye bağlamıştır.
  • Brahmanlar, iyilik ve kötülük akılla bilinebilir, peygambere gerek yoktur demiştir.

İslam düşünürleri, sorun külli ve cüzi iradenin fillerin oluşmasındaki rolünü tartışmışlardır.

  • Hayır ve şer Allah’tandır, doğrudan kötülüğün yaratıcısı değildir.
  • Kötülük, iyiliğin gösterilmesi, iyiliğin değerini ortaya çıkarması açısından önemlidir. Yani Tanrı iyilik gözüksün diye kötülüğü engellemez.
  • Allah’ın inayetidir. (Allah’ın hikmetiyle varlık alemine takdir ettiği ahenk ve düzen.)

KELAMCILARIN YAKLAŞIMLARI

Eşari, Maliki, Selefi, Hanbeli, Şafi kelamcılar: iyilik ve kötülük şer’idir. Din tarafından emredilen iyi yasaklanan kötüdür. İnsan akıl gücünü kullanarak iyilik ve kötülüğü bilip ona göre davranmakla mükellef değildir, görüşündedir.

Cehmiyye, Mutezile, Şia, Kerramiyye, ve bazı Maturidi ve Hanefi kelamcılar: İyilik v kötülük aklidir. Akıl yürütme ile bilinebilir. Yalnızca akitler vahiy yardımıyla bilinir görüşündedir.

Gazali, iyilik de kötülük de Allah’tan gelmektedir. Kusursuzun yarattığı da  kusursuzdur. Mevcut kötülükler iyiliklerin anlaşılması içindir. Noksan olmadan kemalin kıymeti bilinmez.

FİLOZOFLARIN YAKLAŞIMLARI

Farabi ve İbn-i Sina, kötülük izafidir. Varlıkların özünde kötülük bulunmaz görüşündedirler.

Sühreverdi, ilahi olana kötülük nispet edilmez demiştir.

Razi, rasyonalist bir tercihle iyi ve kötünün akliliği temelinde düşünmüştür.

İhvan-ı Safa, iyilik esastır. Kötülük evrende bir gayeyi gerçekleştirmek için vardır düşüncesinde.

İbn Rüşt, iyilik ve kötülük akıl ilkeleriyle bilinir düşüncesindedir.

AHLAKÇILARIN YAKLAŞIMLARI

Ahlakçılar için; İyi, insanın insan olma değerlerine, yaşadığı topluma yararlı ve değerli olmasıdır. Kötü, bunun tam tersidir.

”Varlıkların iyiliği ya da kötülüğü kendi tabiatlarından mı kaynaklanır?”

Hiçbir şey kendi tabiatında iyi yada kötü değildir.

Razi, iyilik ve kötülük varlıkların bizzat kendisine isnat edilmez. Her şeyi bilen Allah, kötülüklerle doğrudan ilişkilendirilemez. Dünyada kötülük iyilikten daha fazladır der.

İyilik ve kötülük değerlendirilirken sonuçta ortaya çıkan durum dikkate alınır.

Ahlakçılar açısından bir şeyin iyi ya da kötü olarak kabul edilmesi özü gereğidir, amaca uygun olması, sonuca yaptığı katkıyla belirlenir.

İyi ve kötü, ahlakça onaylanıp onaylanmamasının ölçüsüdür.

Fatma Hatice CIBIL

 

 

 

 

Fotoğraf kaynağı: https://pixabay.com/tr/karanl%C4%B1kta-mum-ate%C5%9F-%C4%B1%C5%9F%C4%B1k-1685241/

 

Son Yazılar

1995 doğumlu. Amasyalı. İlahiyatçı.