Zamanın hikayesi “Belam bin Baura”

Hz. Musa zamanında duası makbul bir alimden, biraz dünya malına meylederek biraz da tehdide boyun eğerek Kenanilerin ve zalim hükümdarının lehine, Musa peygamber ve ona inananların aleyhine dua etme çabasına girmiş bir adamdan bahsedilir. “Belam bin Baura”.

Allah’ın açık bir ilim verdiği ve halk içinde dini bakımdan itibar gören bir kişi olmasına karşın; zalimler adına hareket eden, din kisvesinde kendi yararına, inananların zararına dua etmekten çekinmeyen, dua ederken duası ters çevrilen ve dili göğsü üstüne kadar sarkan, ne dünya malından nasiplenen ne de ahiret de nasibi olan bir adamın ibretlik hikayesi vardır tarihte.

Bu ibretlik hikayenin çıkarımı yapılan olay, Araf suresi 175-176’da şu şekilde izah edilmektedir: “Onlara, kendisine âyetlerimiz hakkında ilim nasip ettiğimiz kimsenin de kıssasını anlat: Evet, o adam bu ilme rağmen o âyetlerin çerçevesinden sıyrıldı, şeytan da onu peşine taktı, derken azgınlardan biri olup çıktı. Eğer dileseydik, onu o âyetler sayesinde yüksek bir mevkiye çıkarırdık, lâkin o, dünyaya saplandı ve hevasının esiri oldu.

Onun hali tıpkı köpeğin durumuna benzer: Üzerine varsan da dilini sarkıtıp solur; kendi haline bıraksan da yine dilini salar solur! İşte bu, tıpkı âyetlerimizi yalan sayan kimselerin misalidir. Sen olayı onlara anlat, olur ki düşünüp kendilerine çeki düzen verirler.”

İbret almayanlar ibretlik olurlar misali, dünyevi çıkar ve hesaplar için dinini tahrif eden, küfür sistemine yaranmaya çalışan ve Müslümanlar aleyhine beddua eden, ibret vesikası olarak tarihe geçen, adını kendinden sonrakilere sembol olarak bırakan Belam ismi; irtidat (dinden çıkmak) etmenin bir ifadesi, dünya nimetlerine olan zaafın çaresizliği, ilmini yanlış bir şekilde kullanmanın yakıcı bir azabı, küfre yaranmanın elim bir sonucu, münafıkça tavrın en üst mertebesi ve Allah ile aldatmanın en haysiyetsizce biçimidir.

“Şeytan(aldatıcı) da sizi Allah ile aldatmasın.”(Lokman 33) Bunlar ister iblisin  bizatihi kendisi, ister insan ister cin yaratıklar ve isterse belamlar olsun fark etmez. Bunların hepsi şeytanın yani aldatıcının bizatihi kendisi olabilmektedir.

Burada aldatıcıları tanımak kadar önemli olan diğer bir şey, bize sağdan nasıl yaklaştıkları ve bizi Allah ile nasıl aldattıklarıdır.

Düşman hiçbir zaferini karşılıklı mücadelede kazanmamıştır. Zaferlerin arka planına baktığımızda hep aldatmalar, aldanmalar ve içten yıkımlar vardır. Ve bunların birçoğu ne hikmetse hep iyi niyetle yapılmıştır.

Bize iyi görünenler, durumları güzel gösterenler, bizim için iyi olanları anlatanlar, süslü yalanlar söyleyenler, gözümüzü boyayanlar hiç karşıdan gelmezler. Hep yanımızda hatta, sağımızda durup herkesin iyililiği için, gelecek için ve Allah rızası için diyerek, istedikleri şeyleri yapmamızı fısıldarlar kulağımıza.

Belam’ın adı alim olur, ona uymayan İslam’dan kovulur. Peki, bunun kitaptaki yeri nedir ve bunu kim kim belirler?

Bu, kitabı eline alarak okuyup, anlaması gerektiği gibi anlayanlar ile başkasının tutup gösterdiği gibi okuyanlar ve tutan kişinin anlamasını istediği gibi anlayanlara göre değişir.

Fakat değişmeyen gerçek, insanda var olan bir akıl ve bu aklı düşünmeye çağıran bir ayet: “Akletmiyor musunuz” Yasin suresi/36.

Hepimiz, bize verilen akıl nimetinden ve onu kullanmaktan sorumlu olduğumuzu unutmamalı, ne belam gibi aldatan ne de onun havarileri gibi aldanan olmamalıyız.

Bu hikaye belki de kıyamete kadar canlı bir şekilde sürecek, ne belamlar ne de ona inananlar bitecektir. Sadece, bu hikayeyi yaşayanlar ve yaşayacak olanlar, ya ibret alacak ya da ibretlik olmaya devam edecektir… vesselam.

 

Son Yazılar

Yaşamak ve Yaşatmak. Biri, Araştırmak ve Öğrenmek. Diğeri, Bilmek ve Yazmak.