Demokratik devlet ve hukuk devleti olma imtihanı…
15 Temmuz akşamı cuntacılar tarafından yapılan demokrasimizi kesintiye uğratma girişimi neticesinde yaşanılan olaylar TBMM’nin, Ankara Emniyet Müdürlüğünün, kamu kurum ve kuruluşlarının bombalanması, kamu görevlilerinin rehin alınması durumu ve bu olaylar sonrasında hakim, savcı, asker ve polisler hakkında alınan gözaltı ve tutuklama kararları ülkemizin çok ciddi bir demokratik devlet ve hukuk devleti sınavından geçtiğini göstermektedir. Nitekim demokrasinin kurucu unsurları olan siyasi partilerimiz ortak bir bildiri hususunda mutabık kalarak hiçbir şeyin demokrasiye müdahaleyi meşrulaştıramayacağını, demokrasi ve hukuk çerçevesinde yaşanılan olayların çözümlenmesi gerekliliğini ortaya koymuştur.
Bu olaylar ile ilgili ülkemizde bir çok konu ve gündem oluşmuştur. Bunlardan bir tanesi ölüm cezası ve bir diğeri suçluların iadesidir. İlk olarak ölüm cezasının ülkemizdeki durumu, tarihçesi, dünyadaki uygulamaları ve bugün mevzuatımızda yer alıp alamayacağı konusuna değinmek istiyorum.
Öncelikle Türkiye’de ölüm cezası, 1984’ten beri fiilen ve 2004’ten beri hukuken bulunmamaktadır. Ölüm cezası önce 2001’de savaş tehdidi ve terör suçları halleri dışındaki suçlar için kaldırılmış, 3 Ağustos 2002’de “Savaş ve çok yakın savaş tehdidi hâllerinde işlenmiş suçlar hariç” şartı ile kaldırılmıştır. 7.5.2004 tarihli 5170 sayılı kanun ile anayasadan ölüm cezaları ile ilgili maddeler çıkarılmış, 14.7.2004 tarihli 5218 sayılı kanunla Türk Ceza Kanunu’ndan ölüm cezaları ile ilgili maddeler çıkarılmış, böylece ölüm cezası Türk Hukuku’ndan tamamen kaldırılmıştır.
Gelişmiş ülkeler arasında yalnızca Amerika Birleşik Devletleri ve Japonya’da ölüm cezası halen yürürlüktedir.Avrupa ve Latin Amerika devletleri ölüm cezasını yürürlükten kaldırmıştır. Avrupa kıtasında sadece Belarus ve Kazakistan’da ölüm cezası vardır. Bunlardan Kazakistan’da ölüm cezası sadece özel durumlar için yürürlüktedir, Belarus’ta ise cezalar infaz edilmektedir. Avrupa ve Latin Amerika haricinde, gelişmemiş ve demokratik olmayan ülkelerde ise ölüm cezasının kullanımı yaygındır.
Türkiye’de 1920’de Meclisin kuruluşundan, 1984’te ölüm cezalarının fiilen kaldırılmasına kadar geçen 64 yıllık dönemde, 1923-1960, 1960-1972 ve 1980-1984 yılları arasındaki dönemde toplam idam edilen kişi sayısı 2 binin üzerindedir. İdam edilen kişiler arasında sağ görüşlü, sol görüşlü ve adli suçlu olarak belirlenen bir çok kişi bulunmaktadır. Unutulmamalıdır ki idam edilen kişiler arasında Adnan MENDERES, Fatih Rüştü ZORLU, Hasan POLATKAN, Deniz GEZMİŞ, Yusuf ASLAN ve Hüseyin İNAN bulunmaktadır.
Anayasamızda bulunan hukuk devleti ilkesi ve yapmış olduğumuz uluslararası anlaşmalarımız gereği ölüm cezasının tekrardan getirilmesine izin vermemektedir. Getirilmesi halinde Anayasanın 2.maddesinde bulunan Cumhuriyetin niteliği olarak ifade edilen hukuk devleti ilkesini ve Anayasanın 90.maddesinde yer alan uluslararası anlaşmalara uyma kuralını ihlal etmiş oluruz.
Ölüm cezası her zaman doğru sonuçlar vermeyeceği, hatta fail için kurtuluş olduğunu ve cezanın geri dönüşü olmadığını düşündüğüm için ölünceye kadar hürriyetsiz bırakılmasının çok daha ağır bir ceza olabileceği kanısındayım. Nitekim yürürlükte bulunan Türk Ceza Kanunumuz devlete karşı suç işleyenlere hiçbir şekilde affı mümkün olmama şartı ile ölünceye kadar hapis cezası öngörmektedir.
Ülkemizde geçmişte bir çok kez demokrasi ve hukuk askıya alınmıştır. Bu nedenle geçmişimize dönüp baktığımızda demokrasi ve hukuk sınavlarında başarılı olduğumuz söylenemez. Demokrasinin askıya alınmasına nasıl izin verilmedi ise hukukunda askıya alınmaması için herkesin üstüne düşeni yapması gerekmektedir.
Unutmayalım ki demokrasi ve hukuk herkese lazım…