Türkiye’nin erken ayrıldığı 2017 Avrupa Erkekler Voleybol Şampiyonası geçtiğimiz pazar günü tamamlandı. Çeyrek final karşılaşmalarıyla birlikte başlayan beklenmedik sonuçlar silsilesi nedeniyle yazıya en uygun başlığın bu olduğuna karar verdim. Son şampiyon Fransa, maçlarını ortalama 8500 kişiye karşı oynayan ev sahibi Polonya ve İtalya bu sürprizlerin üzülen tarafı olurken Çekya, Belçika ve Almanya da sevinen taraflardı. İsmini zikrettiğim her takımdan uzun uzadıya bahsetmeyeceğim ancak Belçika ve Almanya özellikle parantez açılması gereken ekipler. Şampiyon olmasına karşın Rusya’dan değil bu takımlardan bahsetmek istiyorum. Zira Ruslar birçok kez olduğu gibi zirvede yer aldı. Pek üzerinde durulacak bir durum değil.
Belçika tarihinde ilk kez bu kadar iddialı bir kadroyla turnuvaya katılmıştı. Gruptan çıkması doğal bir beklentiydi. Buna karşın hem yarı final oynamaları hem de üçüncülük maçında her kupada favoriler arasında sayılan Sırbistan’a deyim yerindeyse kök söktürmüş olmaları herkesi şaşırttı. Kendilerine ‘Red Dragons’ diyen takım şüphesiz ki ülkesinin voleybol çitasını birkaç basamak yükseltti. Bunun yanında genç ve başarılı bir jenerasyona sahip olmaları geleceğe de çok daha iştahla bakmalarını sağlayacaktır. Önümüzdeki beş sene içerisinde birçok madalya kazanma ihtimalleri hiç de düşük değil.
Şampiyonanın finaline yükselmeyi başararak kimsenin ummadığı bir başarı elde eden Almanlar özellikle yarı final ve final maçlarında şimdiye kadar izlediğim en büyük direnişlerden birini ortaya koydu. Önce yarı finalde 2-0 geriye düştüğü Sırbistan karşısında etkileyici bir geri dönüşle 2-3 galip geldiler ardından da hali hazırda 13 tane Avrupa şampiyonluğu bulunan Rusya karşısında beş set süren maçın son sayısına dek oynadıkları voleybolla kendilerine hayran bıraktılar. Gümüş madalya da büyük başarı ancak çok çok yaklaştıkları altın madalya ve şampiyonluk bu peri masalını mutu sonla bitirmelerini sağlardı.
Bu şampiyonada Almanlardan bahsettiğimizde mutlaka değinilmesi gereken bir oyuncu var: György GROZER. Başarılı Alman sporcular için kullanılan her türlü klişe ifadeyi bu oyuncuyu anlatırken de kullanabilirim. Alman mühendislik harikası, Alman panzeri gibi… Grozer’in en etkileyici tarafı gerçekten bir makine gibi oluşu. Ondan daha yüksek ya da daha güçlü ve skorer voleybolcular olabilir fakat yüksek ranjda ondan daha istikrarlı oyuncu var mıdır, emin değilim. Son derece kuvvetli servislere veya yüksek hücum sayısına sahip. Aynı zamanda istikrarlı istatistiklerle oynadı. Yani aynı şu güvenle kullandığımız Alman teknoloji ürünleri gibi. Yüksek verimle oynamış olması takımının bu başarıya ulaşmasındaki en önemli etkendi. Her ne kadar MVP (Most Valuable Player) seçilmese de bu kazanan takımdan olmamasından kaynaklandı. Zaten onun yerine turnuvanın en iyi pasör çaprazı seçildi.
Bir şampiyonanın ardından değinilmesi gereken en önemli konulardan biri de genç oyunculardır. Süper yıldızlar falan tamam da bu voleybol nereye gidiyor? türünden bir soruya ancak yıldız adaylarının varlığıyla cevap verilebilir. Gözlemleyebildiğim kadarıyla ilk üçü açıklıyorum:
Tobias KRICK: 1998 doğumlu Alman orta oyuncu henüz 18 yaşında olmasına rağmen finale yükselen takımına direkt katkı sağladı. Bu oyuncu 2015 senesinde ülkemizde düzenlenen U-19 Avrupa Voleybol Şampiyonası’nda büyük bir yıldız olacağına dair güçlü sinyaller vermişti.
Donovan DZAVORONOK: Son şampiyon Fransa’yı eleyen Çekya’nın en etkili oyuncularından biri olan köşe oyuncusu ilerleyen yıllarda adından daha fazla söz ettirecek gibi duruyor.
Jakub KOCHANOWSKI: Polonyalı orta oyuncu hem takımının çok başarılı olamaması hem de ilk altıda oynamaması nedeniyle yukardaki voleybolcular kadar dikkat çekmedi ancak o da büyük potansiyele sahip.
Yeni moda bir tabir var sosyal medyada: Yapılan tahminler için ‘At fava bekle.’ diyorlar. İşte ben de böyle diyorum. Bu üç oyuncu önümüzdeki birkaç yıl içerisinde büyük transferler yapıp büyük yıldız kategorisine erişecekler.
Not: 1997 ve üstü oyuncuları değerlendirmeye aldım.