Devletler şehir yerleşmelerini tercih ederdi ama!
Şehrin çekiciliği ile şehirleşme, toplum tarafından da istenilen bir durumdur. Kısaca toplum şehre göç ederek İş bulma, daha iyi yaşam koşullarına erişme, daha iyi bir yaşam standardı yakalama, çocuklara daha iyi bir eğitim ve gelecek bırakma düşüncesi yatmaktadır.
*
Ülkemizdeki kentleşme hareketleri ve modelleri esas olarak 3 dönem şeklinde belirlenebilir. Örneğin 1990 yıllarından sonra devlet, üniversitelerle şehirleşmeyi arttırmak istemektedir.
Üniversitelerin ülkenin her yerine yayılmasının nedeni kentleşme isteğimizden kaynaklanmaktadır aslında. Böylece nicelik olarak artan eğitim kurumu, nitelik olarak azalmıştır. Ayrıca üniversiteler, sosyal değişimi de tetiklediği ve ekonomiyi canlandırdığı için de istenilen bir yapılanmadır.
*
1960’lı yıllara temeli dayanan yeni şehirleşmenin en kemik dayanağı nüfusun şehirde toplanarak işgücü imkânı yaratması, aynı zamanda tüketim kitlesini de oluşturması, sermaye ve devlet imkânlarının dağılmasını engelleyerek yatırımların daha toplu ve etkili olması düşüncesi yatmaktadır.
Şehirleşme isteği önceleri şu şekilde düşünülürdü ‘’Her yere sanayi kuracağıma bir yere kurarım, daha etkili ve masrafı az olur. İnsanlarda tek bir yere toplanıp hem bana çalışsın hem de ürettiğimiz şeyleri satın alsın.’’
*
Kırsalın devlet gözündeki iticiliğini parçalanmadan kaynaklanan yükümlülük oluşturur. Kırsal yapı ne kadar fazlaysa oraya götüreceğiniz hizmetler de artar ve ekonomik gücünüz bir nevi dağılmış olur. Kırsal yapı bir birinden uzaklaştıkça karayolu uzunluğu, elektrik ve diğer bileşenlerinin uzunluğu ve sayısı artacaktır; okul, hastane, şebeke merkezleri gibi birçok temel hizmet ihtiyacı artacaktır. Böylece devlet yükümlülükleri artmış ve ekonomik olarak bir parçalanma durumu ortaya çıkmış olacaktır.
*
Şehirleşme artık istenilen bir durum değildir. Örneğin İstanbul tek başına ülkenin 4/1’lik nüfusunu oluşturur. İstanbul’dan memleketlere dönmek isteyen ailelere, evlerini taşırken ücretsiz şekilde taşıma imkânı bile sağlanılıyor. Neredeyse gelişmemiş ülkelerde olan tek büyük kent kuramı ülkemizde İstanbul ile kendini göstermektedir.
*
Yoğun nüfuslanmış şehirler birçok sorunu da beraberinde getirir. Bu nedenle nüfusu şehirlerden uzaklaştırarak bu sorunların bir nebze olsun önüne geçilmesi hedeflenir. Bu sorunlara bir iki örnek verirsek: Çarpık kentleşme, suç oranı, şehirdeki arazi arz-talep dengesi bozulması nedeniyle park veya yeşil alanın azalması gibi birçok neden sıralayabiliriz.
Bu yoğunluk psiko-sosyal birçok soruna neden oluyor. Bu nedenle devlet aynı zamanda kırsal yapılanmayı da ister. Modernleşmemiş tarımsal düzende tarımsal ihtiyacımızı karşılamak için kırsal yapı ülkemiz için gereklidir. Sadece tarımsal boyutuyla düşünmemek de gerekir. Turizm çeşitliliği için de bu gereklidir. Özellikle ekoturizm için kırsallık önem arz etmektedir.
Kısaca toparlarsak; kırsallaşma ekonomiyi zorlarken, şehirleşme sosyal sorunları tetikler. Bu nedenle bu iki dengeyi iyi kurmak gerekir.