Gayrimeşru olgu yani meşru olmayan yollardan ortaya çıkmış herhangi bir gerçekliğin oluşması. Meşru yollardan gelişen her olgunun gayrimeşru yollardan da elde edilmesi de mümkündür; meşru çocuk, gayrimeşru çocuk; meşru servet, gayrimeşru servet yani kara para, meşru ilişki, gayrimeşru ilişki, meşru iktidar, gayrimeşru iktidar gibi örnekleri artırma olanağımız elbette var. Ancak her gayrimeşru olgu kendisine meşru bir kanal bularak toplumda tutunma yoluna gitmekte. Bunun nedenlerine ve bunun nasıl yapıldığına bakalım, sonra isteyenler kendi örnekleriyle meşru gayrimeşru olgular listesini kabartmaya devam etsin.
Gayrimeşru olgular meşruluk kılıfına bürünebilmek için yeni bir gayrimeşru olguya daha ihtiyaç duyarlar. Bu dönüştürücü olgunun kendisi de gayrimeşrudur ancak olgunun toplum tarafından kabul edilebilmesi için gayrimeşruluğa bulaşanlar dönüştürücü bir gayrimeşruluğu da kendilerinde hak göreceklerdir. Gayrimeşru kazanç sahibi bir girişimci aslında çok gelir getirmeyen ancak çok gelir getirmiş gibi gözüken bir benzin istasyonu ya da bir otel, hostel, restoran açarak kazancın buradan geldiğini belgeleyebilirse, vergisini verir saygın bir işveren oluverir. Gayrimeşru çocuk için sahte bir doğum raporu ya da düzmece bir nikah iş görebilir. Gayrimeşru iktidar için örneğin bir ”muz cumhuriyeti”nde darbe yapmış bir general bazı büyük devletlere iyi ihaleler verirse pekala meşru bir iktidara dönüşecektir.
Toplum gayrimeşruluğun düşmanıdır. Ancak dönüştürücü gayrimeşrulukla kendini meşru boyuta çekebilenin düşmanı değidir. Eline geçirebildiği, dişine göre gayrimeşruluğa düşmandır. Kötünün kendisinin dışında olduğunu ve onu yendiğini görmek ister çünkü. Bir günah keçisi bulmak ”kötü”lüğü ona yükleyerek rahatlamak ve kendisinin ”iyi” olduğuna yürekten inanmak sıradan insanın saadetli sığınağıdır. Sıradanlık düşünmenin de düşmanıdır. Herhangi bir nesneye karşı sağlıklı bir tutum oluşturmak için derinlemesine düşünmek gerekir. Oysaki derinlemesine düşünmek çok yorucu bir iştir, o halde ”sıradan insan” düşünmeden kulaktan duyduklarıyla ya da duygularıyla tutumunu belirlemekte ve düşünmenin verdiği yükten kurtulmaktadır. Bu şekilde dizgelenmiş bir insan ”iyi”liğini göstermek için ”kötü”nün mahvını isteyen bir ”zavallı”dır artık. Bu ”zavallı”nın asla anlayamayacağı şey ise sıradanlığın bir seçim olduğudur. Ve bu kötü bir seçimdir. Böyle bir insan ”kötü” diye tanımladıklarının mahvını izleyerek ”kötülük”ten kurtulduğunu sanacaktır. Ancak asla ”kötü” den kurtulamaz çünkü asıl kötü olan dışarıda değil kendi sıradanlığındadır.
Sıradanlaşan insan kendi gücüne inanmaz ve dışarıdan güç desteği alarak güçlülük maskesini takar. Ve bu gücün mümkün olduğu kadar yakınında olmasını ister. Tek tanrılı dönemden önce insanlar tanrı heykelciklerini kendilerine en yakın yerlere koyarlar bazı heykelcikleri de yanlarında taşırlardı. Bu sayede kendilerini koruyacak ve hep en yakınlarında olacak ”güç” sayesinde daima güvende olacaklardır. İşte günümüzün sıradan insanın da bundan farkı yoktur, güce yakın durmak güçten nemalanmak yoluyla kendilerini güçlü hissederler. Yaptıkları ise gücü taklit etmektir aslında. Bir şeyin aslına sahip olmayanın onu taklit etmesi sıradan bir olgudur. Bu sıradanlığa tenezzül edende olsa olsa ”sıradan insan”dır. Ve böylesi kula kulluk etmeyen insana kıskançlıkla bakar. Bu kıskançlık, nefreti, fesadı ve düşmanlığı doğurur.