Yazarlık bir nevi paylaşmak demektir. Yazar hayalini, düşüncesini, inancını ve daha birçok şeyi sizlerle paylaşabilir. Yazar bundandır ki en cömert insandır.
Yazmak ki inancın, hayalin, düşüncenin en somut halidir. Sanaldan en uzak gerçeğe en yakın suretidir.
Yazmak cesarettir. Milyonların inandığı fikirlerin bir çırpıda aleyhini söyleyebilmektir. Yazar bundandır ki cesur olmalıdır.
Yazmak kutsaldır. Tanrının bizlere hitap şeklidir. Tanrı bizlere bu vesileyle iyiyi kötüyü gösterir. O zaman yazının ne kadar kutsal olduğu hakkında konuşmaya gerek var mı?
Yazı ki tarihi çağların başlamasına öncülük edecek kadar harikulade. Kendi öncesini karanlığa mahkum edecek kadar lüzumlu. Herkes kendi inanç ve görüşleriyle bu karanlık dönem hakkında bilgi verir.
Peki sözlükte yazı nedir?
Sözlükte yazı düşüncelerin belli imlerle saptanması eylemi olarak tanımlanır. Düz yazı türü ve şiir türü olmak üzere ikiye ayrılır. Düz yazı türünü masal, hikaye, tiyatro vb. çeşitler oluştururken; şiir başlı başına bir koldur.
Şiir yazının en mükemmel, göze en estetik gelen, kalbe en çok hitap eden türüdür. “Şiir sıradan bir dil değildir. ‘Şiir’ düz yazıya çevrilemeyen dildir.” der Ahmet Haşim. Şiir olmayan toplumda sevgi bağları da çok güçsüzdür. İnsan sevgisini kelimelere dökme sanatına denir. İnsanlar arasında renkli bir bağ kurar. Kısacası insana insan vasfını yükleyen yeteneklerden biridir. Daha ne yazsak şiir için az kalır diye düşünüyorum. Size bir güzellik yapıp, yazımı bir şiirle bitirmek istiyorum.
Nazım Hikmetin kadın şiiri:
Kimi der ki kadın
Uzun kış gecelerinde yatmak içindir.
Kimi der ki kadın
Yeşil bir harman yerinde
Dokuz zilli köçek gibi oynatmak içindir.
Kimi der ki ayalimdir,
Boynumda taşıdığım vebalimdir.
Kimi der ki hamur yoğuran.
Kimi der ki çocuk doğuran.
Ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek, ne ayal, ne vebal.
O benim kollarım, bacaklarım, başımdır.
Yavrum, annem, karım, kız kardeşim,
Hayat arkadaşımdır.