Merhaba,
Yeterince sık duyduğumuz bir kelam oldu çıktı son zamanlarda bu ‘’adam’’ hatta bu da yetmedi ‘’adam gibi adam’’ la evrimini tamamladı diyebiliriz.
‘’Hadi oğlum göster bakayım pipini’’ ya da ‘’küfür et lan şu teyzeye’’ ile büyütülen bir nesilden adam olmalarını beklemenin önünü ta çocukluktan kesmenin yoluydu bu söylemler aslında.
Tespih sallamak, ayakkabı giyip topuğuna basmak, maço tavırlar, gereksiz sert çıkışlar, elde tütün ve daha ekleyebileceğim nice şekiller ve yeni nesil.
Şimdi gel de bu nesle pipi göstermeden, küfür etmeden de erkek daha doğrusu ‘’adam’’ olunabileceğini anlat.
Aslında olayın kökeni yetiştirildiğimiz ailelerimizde başlıyordu. Kız çocukları ta bu zamandan itibaren anneleri tarafından ağabeylerine hizmet etmeleri için yetiştiriliyordu çünkü o erkekti ve böyle olmalıydı.
Sadece bu muydu ailede yapılan yanlışlar?
Tabii ki değildi, kız kardeşler ağabeylerinin izinleri olmadan bir yere gidemezler, istediklerini yapamazlar, eksik etek olduklarını unutamazlardı. İşin acı yanı ise bunun böyle olmasını onları doğuran ve bir kadın olan anne istiyordu.
‘’Erkek ne derse o olur’’ felsefesi de buradan başlıyordu. Erkekliğin nasıl olması gerektiği yine bir kadın olan anne tarafından erkek çocuklarına böyle empoze ediliyordu. Koruma amaçlı olarak erkeklere yaptırılan tüm bu oluşumlar aslında kız çocuklarının korunmasını amaçlarken, diğer taraftan farkında olmadan yine bu erkek çocuklarına kızlara nasıl davranılması gerektiğini bilinçaltına böyle işliyordu.
Erkek çocukları baskın, her dediğini yaptıran, eve geldiğinde yemeği hazır olan ama harçlığını da yine annesinden alan bir erkek ironisini de beraberinde getiriyordu.
Otoriter bir baba, o ne derse buna ses çıkarmayan bir anne ve annenin yönlendirmesiyle kız kardeşlerine erkeklik taslayan ağabeyler ya da erkek kardeşler.
Her anne ve baba böyle miydi? Tabii ki değildi. Kendisinin bunca zaman ne kadar ezildiğini yaşayan ya da kız çocuğunun da seçme hakkı olduğunu bilen ve insanlığını ön plana alan ebeveynler de yok muydu? Tabii ki vardı ama genel çoğunluk bu ebeveynlerde değildi ne yazık ki.
Bu detayları istediğimiz kadar çoğaltabiliriz ama işin aslı ne yazık ki ailede verilen bu yanlış yönlendirmelerdi.
Ve şimdi büyüyen, gençliğini arkada bırakan ve artık evlenmiş ya da evlenmek üzere olan bu erkek adamlık erdemine nasıl vakıf olacaktı?
Kadın üzerinde hegemonya kurmaya, emir vermeye, hemen her şeyi kadından beklemeye alıştırılmış, kadına sert ve otoriter davranmayı erkeklik sanması sağlanmış bu insan adamlık yolunda nasıl ilerleyecekti?
Aslında bu erkeğin adam olmasının yine bir kadının ellerinde olduğunu bizzat kendisi bunu yaşayarak öğrenecekti ve bu onun için de kolay olmayacaktı çünkü nereden geldiği ve nasıl geldiği belliydi.
Kadın denen varlığın bağırmayla, çağırmayla, sövmeyle ya da eziyetle değil de; sevgi, saygı, şefkat, ilgi ve korunmayla ve kollanmayla o kadının ona neler sunabileceğini ve bir adam olarak bu durumdan alacağı hazzı yaşayacaktı.
Akşam eve geldiğinde yemek hazır değilse ‘’nerede lan benim yemeğim?’’ demek yerine ‘’yavrum rahatsız mısın ya da kötü bir şey mi oldu?’’ diyerek yaklaşmasıyla kadının gönlünün ne kadar hoş olacağını tadacaktı.
Gün içinde eşini arayarak ona sevdiğini ve onu özlediğini söyleyerek kadının aşkını tazelemenin ve bunun sonuçta yine ona aşk olarak dönmesinin mutluluğunu yaşayacaktı.
Ya da eşi yataktan kalktığında makyaj aynasına onun rujuyla yazılmış ‘’seni seviyorum kadınım,kaldırmaya kıyamadım çok güzel uyuyordun’’ notunu gördüğünde o kadının buğulanan gözlerinden yüreğine akan sevdasının muhatabı yine o olmanın muhteşemliğini yaşayacaktı.
Eve geldiğinde kadınının yaptığı yemeklere kusur bulmak yerine ‘’ellerine sağlık yavrum, bu nasıl bir lezzettir böyle’’ dediğinde eşinin yüzündeki gülümsemeye şahit olacaktı.
Kapıdan içeri girerken ‘’benim harika kadınım seni çok özledim be’’ dediğinde o kadının ona sarılmasında annesinin sıcaklığını bulacaktı.
‘’Hadi be yavrum dışarı çıkalım bir değişiklik olsun’’ dediğinde kadınının memnuniyetini okuyacaktı gözlerinden.
Pazar günü evde olduğunda eşinden önce kalkıp karınca kararınca bir kahvaltı hazırlayıp ona sürpriz yaptığında kadınının onun boynuna sarılıp ‘’teşekkür ederim hayatım’’ ı duymasının tadını yaşayacaktı.
Gün içinde onu arayıp ‘’seni seviyorum kadınım’’ dediğinde eşinin ses tonundaki aşk kadınının ona geri dönüşünü yaşayacaktı. O da ‘’ben de seni adam’’ dediğinde.
Kadınını başkalarının yanında bir kusuru olsa bile bunu görmezden gelerek onun küçük düşmesine mahal vermediğinde erdem sahibi olma yolunda bir adım daha attığını fark edecekti.
Olur olmaz zamanlarda kadınına yaptığı sürprizlerle kadınının bundan duyduğu mutluluğu ve seviliyor olmasının farkındalığının onun yüzüne vuran ışıltıda izleme şansını yakalayacaktı.
O da çalışıyor diye akşam eve geldiğinde eşine mutfakta yardım ettiğinde hayatı paylaşmanın bir başka aşamasında ona nasıl destek olduğunun mutluluğunu yaşayacaktı kendinde.
Onun başını omzuna yaslayıp saçlarını okşadığında şefkat ihtiyacını karşılıyor olmanın huzurunu tadacaktı kendinde.
Ve aşkın, hayatın onlara taşıdığı her şeyi paylaşarak arttığını öğrenmenin keyfini de sürecekti.
Ve tüm bunları eşi için yapmaya çalışmasının altında asıl eşinin kendisi için nelere katlandığı ve maruz kaldığının farkındalığının hissiyle yapılıyor olmasının muhteşemliğini fark edecekti.
Aşkın ya da evliliğin bir alışveriş değil,daha çok verebilmenin ve paylaşabilmenin kurumsallıktan uzak duygularla olduğunu fark edecekti.
Ve bu örnekleri yani olması gereken, yaşanması ve paylaşılması gereken bu paylaşımları istediğimiz kadar çoğaltabilirim ama tüm bunlar yukarıda anlattığım şekilde yetiştirilmiş bir erkek tarafından eşi için, aşkı için yapılabilir miydi? Yani erkek olarak yetiştirilen bu insan ‘’adam olmak’’ yolunu aşıp az önce yazdıklarımı yapacak kıvama gelir ve adam olma yolunda büyük bir adım atar mıydı?
Evet, bence bu adımı atardı çünkü biz erkekler bir kadının eline erkek doğarız ama yine bir kadının ellerinde adam oluruz.
Yani bize adam olmanın erdemini kadınlığıyla erkekliğimizi bir tarafa bıraktırıp adamlığın ne denli önemli bir kavram olduğunu hatırlatan kadınla. Çünkü erkeklik sadece yatakta lazım bize.
Tespih sallayarak, ayakkabı topuğuna basarak, sert ve gereksiz çıkışlar yaparak, höt ulanla, ‘’ben erkeğim ben ne dersem o olur’’la değil; koruyan, kollayan, sahiplenen ve sevdasının arkasında durmakla adam olunabiliyor.
Erkeklik adamlığın önüne geçecek olursa piyasa erkekten geçilmiyor, bu nedenle yapmamız gereken şey adamlığımızla saygınlığımızı koruyabilmek olmalı. Ve bunu mutlaka ama mutlaka bizi seven ve bizim de sevdiğiniz bir kadının destek ve yönlendirmeleriyle başarabiliriz çünkü erkeklik denen kavram sadece cinsiyet hanemizde yazar ama adamlık yüreğimizden kadınımızın yüreğine akar. Hangi şartlarda yetiştirilmiş olursak olalım, değişim gerekiyor ve bunu sevdiklerimiz ve saygınlığımız için ya da insan olmanın gereği olarak yapmıyorsak cinsiyet hanemizde erkek yazmaya ve biz de erkek olarak kalmaya devam ederiz. Bir hayatımız daha olmayacak ve sevdiklerimizin layık oldukları hayatı yaşayabilmeleri ve bizim de bundan onur duyabilmemizin tek yolu ise ‘’adam olmak’’ bilincinin bizde bir an önce yerleşmesidir.
Sevgim ve saygımla…