İstanbul’da 6 günlük trafik izlenimlerim

9 yıl İstanbul’da yaşadım; uzatmak ve memlekete dönmemek için elimden geleni yaptığım öğrencilik yıllarımda ve artık öğrenci olmadığımı kabullenmeye başladığım yaşıma kadar. 10’lu yaşlarımın son çeyreği ile 20’li yaşlarımın ilk üç çeyreği İstanbul’da geçti sayılır.

Öğrencilik yılları, eğitimi ailesinden başka şehirde yaşayan her kişi için ister istemez çileli olur. Hele ki İstanbul’da öğrencilik yapıyorsanız bu çile oldukça katmerlidir. Benim İstanbul’a dair anılarım ise ona hayran olmakla, ondan nefret etmek arasında gider gelir. İstanbul’dan uzaklaşma sürem arttıkça hayranlığım artarken, İstanbul’a kavuştuktan bir süre sonra nefret duygularım filizlenmeye başlar.

Bugüne kadar kaç kent gördüm, saymadım ama yurtdışı dahil, gördüğüm şehirler içinde, doğal ve tarihi güzellikler açısından en güzel şehrin İstanbul olduğunu kolaylıkla söyleyebilirim. Çok özel bir coğrafyası ve konumu var. Bu coğrafya onu tarih boyunca hep önemli kılmış ve bu tarihsel birikim bu günlere paha biçilmez miraslar bırakmış.

Geçen hafta, yaklaşık 2 yıl aradan sonra 6 günlük bir İstanbul seyahatim oldu. Bu kez çocuklarımı gezdirme fırsatını da buldum. İstanbul’un en önemli noktalarını bir kez daha gözden geçirdim. Boğaz turu, Beşiktaş Köyiçi ziyareti, Eminönü, Mısır Çarşısı, Mahmutpaşa, Taksim, İstiklal Caddesi, Tünel, Galata Kulesi, Rahmi Koç Müzesi, Pierre Loti Tepesi, Bakırköy bölgelerini gezdim. Aracımla E-5 (Eski Londra Asfaltı) üzerinde Beylükdüzü – Mecidiyeköy arasında birkaç kez gidip geldim, Taksim’de otopark aradım, Marmaray’a, Kadıköy – Kartal metrosuna, Eminönü-Kabataş tramvayına, Kabataş – Mecidiyeköy otobüsüne, Taksim-Tünel Tarihi tramvayına, Bakırköy-Kazlıçeşme dolmuşuna bindim. İstanbul’u geniş bir alanda gördüğüm gibi, oldukça farklı ulaşım seçeneklerini de denedim.

Taksim – Levent metrosuna binmedim çünkü kendisi ile küsüm. Ben, öğrencilik yıllarımın tamamında, metro inşaatının çilesini çekmeme karşılık, o hat, ben İstanbul’u terk ettikten 1 yıl sonra ulaşıma açıldı. O metroya ben küsmeyeyim de kim küssün.

Benim 1999 yılında ayrılmamdan sonra İstanbul’da ulaşım seçenekleri oldukça arttı. Metro, metrobüs ve tünel uygulamaları geliştirildi. Tramvay ağı yaygınlaştırıldı. Marmaray gibi özel bir ulaşım sistemi İstanbul’a kazandırıldı. Ama ne yazık ki, İstanbul’un trafik yükü hemen hemen hiç azalmadığı gibi, ciddi bir artış olduğunu bu seyahatimde gözlemledim. 2000’li yılların başında E-5 trafiği, Tarihi yarımadadan ve Haliç Köprüsünden gelen trafikle Merter’e kadar tıkalı olsa da, o noktadan sonra bir gevşeme gösteriyordu. Ki zaten, o zaman otobüslerin son durağı Avcılar idi. Şu an ise belirli saatler arasında aynı yöndeki trafik Beylikdüzü’ne kadar tıkanık olabiliyor. O belirli saatlerin ne olduğu ise tam bir muamma, kimse o saatleri tam olarak kestiremiyor.

SABAH SAATLERINDE BOS OLAN ISTANBUL TRAFIGI AKSAM SAATLERINDE NORMAL SEYRINE DONDU. BOGAZICI KOPRUSUNDE MEYDANA GELEN KAZA NEDENIYLE E-5 TRAFIGI KOPRU YONUNDE DURMA NOKTASINA GELDI. ONLARCA KISI ARACLARDAN INEREK YOL KENARINDA YURUDU. E-5 CAGLAYAN MEVKII. FOTO: OZKAN ARSLAN-ISTANBUL,(DHA)

Büyük kentlerin çoğu için, yol genişliğinin ve miktarının yeterli olmadığı tarihi kentsel alanlar, kent merkezleri trafik açısından sorunlu olur ve kentin merkezinden çeperine ve çevre yolları bağlantılarına ulaştıkça trafik rahatlarken, İstanbul için trafik yoğunluğunu bu şekilde tanımlamak mümkün değil. Çünkü İstanbul’da trafik yoğunluğu, henüz İstanbul’a girmeden başlıyor. İstanbul’a sıradan bir Pazar akşamüstü vaktinde TEM otobanından İzmit yönünden girmeye çalışırken, henüz Gebze’ye bile varmadan trafiğin tıkandığına tanık oldum ve Boğaz Köprüsüne varmam yaklaşık 2 saatimi aldı. Avrupa yakasında gerek 1. Çevre Yolu, gerekirse 2. Çevre Yolu günün hemen hemen her saatinde yoğun. Fark sadece trafiğin bazı zamanlar akıcı sayılabilecek yavaş bir hızla, bazı saatler ise ağır hızla ilerliyor olması.

Bu sorunun temel nedeni, İstanbul’un nüfusu, araç sayısı ve son yıllarda yapılan onca yatırıma karşın toplu taşıma alternatiflerinin yetersizliği. İstanbul’un trafiğinin büyük yükünü taşıyan, tercihli yola sahip metrobüsler bile inanılmaz kalabalık ve yoğun. Mecidiyeköy – Beyliküzü Hattının metrobüsten çok, metro seçeneğine ihtiyaç duyduğu açık.

Binek araç sayısı 4 milyona yaklaşan İstanbul’da, insanları en azından işlerine gidip gelirken, araçlarını kullanmaktan vazgeçirebilecek konforlu toplu taşıma sistemlerini yaygınlaştırmadan, İstanbul’un trafik sorununu çözmek mümkün görünmüyor.

 

Görseller;

1- http://sahipkiran.org/2014/12/29/istanbul-trafigi/

2- http://www.milliyet.com.tr/istanbul-da-trafige-her-gun-yeni-gundem-2121926/

Son Yazılar

Şehir Plancısı, Gaziantep, evli, iki çocuk, demokrat, aykırı, söz, yazı, anlamak ve anlatmak...