İhsan Oktay Anar’ın “Amat” isimli kitabı, yazarın okuduğum ikinci romanıydı ve oldukça beğenmiştim. Özellikle tarihimizi fantastik ve efsanevi olaylarla birleştirmesi heyecan vericiydi. İnsanı etkileyen edebi yeteneği ve özgün anlatımı, yazarı, benim için oldukça özel kıldı. Elimden geldiğince, yazarın eserlerini okumaya çalışıyorum.
Amat eserini burada zikretmemin bir sebebi var. Romanda, bir Osmanlı gemisinde, bir grup denizcinin başından geçen oldukça fantastik ve efsanevi olaylar anlatılmaktadır. Kitabın sonunda ise -Amat, geminin adıdır- Amat kelimesinin anlamı verilmektedir. Amat, İbranice “Emet” kelimesinden gelmektedir ve “Gerçek” anlamına gelmektedir. Kitapta ölülerin alnına yazılan bu kelimenin ilk harfi, yani “E” silindiğinde “Met” olmakta; yani “ölüm”. Kitabın ayrıntılarına çok girmek istemiyorum; fakat yazarın bu “Amat” buluşunu oldukça beğenmiş ve heyecanlanmıştım.
Geçen gün Borges’in “Yedi Gece” deneme kitabını okurken, “Kabala” bölümde, bu, Amat efsanesine rastlayınca şaşırmadan edemedim. Çünkü, Amat kelimesinin öyküsü, aynen bu denemede yer alıyor ve “Golem” denilen Yahudi efsanelerinde geçen fantastik yaratığın alnına Emet yazılınca canlanır ve sonra bu kelimeden “E” silince, “Met” olunca yani, tekrar ölür. Bu mitin aynen romanın en kilit noktasına alınması oldukça ilginç geldi bana. Borges’in eserindeki kısım şöyle:
“…Bir haham Tanrı’nın gizli adını öğrenir ya da bulursa ve bu adı çamurdan yapılmış bir insan heykelciğine söylerse heykelciğin canlanıp golem’e dönüşeceğine inanılır. Söylencenin değişik yorumlarından birinde, gerçek anlamına gelen EMET sözcüğü golem’in alnına yazılıdır. Golem büyür. Boyu o kadar uzar ki ustası ona erişemez. Golem’den ayakkabılarını bağlamasını ister. Golem eğilince haham onun alnındaki elif’i, yani EMET’in ilk harfini siliverir. Böylece EMET, MET olur, yani ölüm. Golem toz yığınına dönüşür.”
Bu kısım neredeyse birebir uyarlanmış romana. Gerçi yazar birçok dini miti, efsaneyi ya da kıssayı kitaplarına uyarlıyor. Bunu bir tarz olarak benimsediğini düşünüyorum. Beğendiğiniz bir eserin içindeki bir şeyin, başka bir yazarın kitabında ortaya çıkması, adeta tanıdığınız birisinin hiç ummadığınız bir yerde karşınıza çıkması gibi. Bu sayede böyle bir mitin varlığından haberdar oldum ve biraz araştırma yaparak bilgi dağarcığımı genişletmiş oldum. Bu durum, bir kitabı daha zengin kılan öğelerden bence.
Yeni tanıştığım Borges ile İhsan Oktay Anar’ın okun dünyamda kesişmesi beni oldukça mutlu etti ve bunu sizlerle paylaşmak istedim. İki önemli yazarın bir şekilde aynı kaynaktan yararlanarak iki farklı eserde bir araya gelmesi heyecan vericiydi.